Türkiye’de Basın Tarihinin Dönüm Noktası: 24 Temmuz
Türkiye basın tarihinde 24 Temmuz, özel bir anlam taşımaktadır. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte gazetelerin üzerindeki sansürün kaldırılması, matbaalara sansür memurlarının girişinin engellenmesiyle gazeteciler, haberlerini ilk kez özgür bir şekilde yayımlama imkanına kavuşmuştur.
Bu önemli gün, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) girişimiyle 1946’dan 1971’e kadar Basın Bayramı olarak kutlanmıştır. Ancak, 1971 askeri darbesinin ardından gazetecilere ve yayıncılara yönelik artan baskılar, sıkıyönetim sansürü ve ağır koşullar nedeniyle TGC, 24 Temmuz’u bayram olmaktan çıkararak ‘Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ olarak ilan etmiştir.
Cezaların ve Baskıların Gölgesinde Bir Anma Günü
On yıllardır olduğu gibi, bu yıl da 24 Temmuz bir kutlama atmosferinde değil, cezaların ve baskıların gölgesinde geçmektedir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), tam da bu anlamlı günde TELE1 kanalına beş gün ekran karartma ve yüzde 5 idari para cezası vermiştir.
Hedefteki Yayınlar: TELE1, Sözcü TV ve Halk TV
Cezanın gerekçesi olarak, gazeteci Merdan Yanardağ’ın ‘4 Soru 4 Yanıt’ programında 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yaptığı “15 Temmuz İslamcı bir darbe girişimiydi. Bu darbenin temel sorumlusu AKP iktidarıdır” şeklindeki değerlendirmeleri gösterilmiştir. RTÜK, bu ifadelerin ‘toplumu kin ve düşmanlığa tahrik’ ettiği iddiasıyla hareket etmiştir. Kanalın aynı maddeden bir yıl içinde tekrar ceza alması durumunda yayın lisansının iptal edilme riski bulunmaktadır.
Bu ceza, muhalif medya organlarına yönelik baskı zincirinin sadece bir halkasıdır. Daha önce Sözcü TV de benzer bir gerekçeyle 10 gün ekran karartma cezası almıştır. Halk TV’ye verilen 10 günlük ceza ise şimdilik idare mahkemesi tarafından durdurulmuştur. RTÜK’ün 2024’te verdiği 57 cezanın 30’unun NOW TV, TELE1, Halk TV, Flash Haber ve Sözcü TV gibi kanallara kesilmesi, baskının sistematik olduğunu göstermektedir. Geçen yılın toplam ceza tutarı ise 223 milyon TL‘yi aşmıştır.
Kurumlardan Gazetecilere: Tutuklamalar Artıyor
Baskılar sadece yayıncı kuruluşlarla sınırlı kalmıyor; gazeteciler de bireysel olarak hedef alınıyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) göre, şu anda en az 18 gazeteci ve medya çalışanı cezaevindedir.
Furkan Karabay ve Fatih Altaylı Vakaları
Bu isimlerden biri olan gazeteci Furkan Karabay, 15 Mayıs’tan bu yana ‘terörle mücadelede görev alanları hedef göstermek’ ve ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamalarıyla tutukludur. Ancak suçlamaların temelinde Karabay’ın yaptığı haberler yer almaktadır. 70 günü aşkın süredir Silivri Cezaevi’nde tutulan Karabay için henüz bir iddianame hazırlanmamıştır. Avukatı Harun Karabay, bu durumu şöyle değerlendirmektedir:
“Yargılama öncesi tutukluluk, artık bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılıyor.”
Son dönemde tutuklanan bir diğer önemli isim ise YouTube yayınlarıyla tanınan gazeteci Fatih Altaylı‘dır. ‘Cumhurbaşkanını tehdit’ suçlamasıyla tutuklanan Altaylı, bir anket sonucunu yorumlarken kullandığı “Bu millet padişahını boğmuş bir millettir, hoşuna gitmediği ve istemediği zaman” ifadeleri nedeniyle hedef gösterilmiştir. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın sosyal medyada “Suyun ısınmaya başladı” şeklindeki paylaşımının ardından Altaylı gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Tutukluluğu sonrası programında, Altaylı’nın boş koltuğunun ekrana yansıtılması sembolik bir protesto olmuştur.
Mücadele Devam Ediyor
Sansürün kaldırılmasından tam 116 yıl sonra, gazetecilik mesleği yine soruşturmalar, para cezaları, ekran karartmalar ve tutuklamalarla anılmaktadır. Bu durum, 24 Temmuz’un taşıdığı tarihsel anlamı günümüz için daha da önemli kılmakta ve basın özgürlüğü mücadelesinin her zamankinden daha gerekli olduğunu ortaya koymaktadır.