Bölgesel Satranç Tahtası: Suriye’deki Yeni Gelişmeler
Geleceği yalnızca Yüce Allah bilir. Ancak, büyük resme bakarak ve olaylar arasındaki bağlantıları kurarak mevcut durum hakkında olasılıklar dahilinde analizler yapabiliriz. Özellikle Suriye’de suların durulmaya başladığı bir dönemde, Siyonist/Anglosakson aklın bir sonraki hamlesini tahmin etmek kehanet sayılmaz. Bir yanda Rusya-Ukrayna Savaşı’nı körükleyen bu güçlerin, diğer yanda Arz-ı Mevud hedefi doğrultusunda Gazze ve Lübnan’dan sonra Suriye’ye yönelmesi, bu tezi doğrular niteliktedir. Nihai hedefleri ise asıl rakip olarak gördükleri Çin’e karşı zaman kazanmak ve ABD’yi meşgul etmektir.
Dürziler ve PYD/YPG Üzerinden Yürütülen Plan
Bu analizlerin temelini, yaklaşık 2-3 ay önce yaşanan Dürzi kalkışması oluşturuyor. O dönemde Suriye’deki Dürzilerin yanı sıra Türkiye’deki bazı sözde liderlerinin dahi İsrail’den medet umduğu hafızalardadır. Ardından YPG/PYD’nin yeni Suriye devletine entegrasyonu konusu gündeme geldi. Bu grupların, ABD’nin Pasifik’e odaklandığı ve AB’nin kendi iç sorunlarıyla boğuştuğu bir zamanda, dış destek olmadan bu kadar cüretkar davranamayacakları açıktı. Nitekim Siyonist/Anglosakson güçlerin teşvikiyle Dürziler, Nusayriler ve PYD/YPG, ABD’nin aksi yöndeki tutumuna rağmen Suriye’nin bölünerek federasyon kurulması taleplerini yüksek sesle dile getirmeye başladılar.
Türkiye’nin Karşı Hamlesi: “Terörsüz Türkiye” Projesi
Bu gelişmeler, Türkiye’nin başlattığı “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” projesinin zamanlamasının ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu stratejik hamle, Suriye’de yaşanabilecek olası bir kaos ortamında PKK terör örgütünün Türkiye’yi karıştırma ihtimalini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
Sn. Cumhurbaşkanımızın şu açıklamaları bu noktada büyük önem taşımaktadır: “Canavar durdurulmadıkça önce bölgemizi, sonra dünyayı ateşe atacaktır. Her türlü senaryoya karşı gerekli önlemleri alıyoruz. Komşumuz Suriye’nin yapısının korunması bizim temel politikamızdır. Suriye’nin parçalanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Suriye’nin güneyiyle kuzeyine koridor açmak isteyenler emellerine ulaşamayacaklar.”
Bu ifadeler, Türkiye’nin öncelikle diplomasi kanallarını kullanacağını, ancak sonuç alınamaması durumunda sahada gerekli adımları atmaktan çekinmeyeceğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Arap aşiretlerinin küçük gruplar halinde Süveyda’ya girmesi ve o gece Dürzilere destek için yola çıkan PYD/YPG konvoyunun “İYİ SIHHATTE OLSUNLAR” tarafından hedef alınması, Türk devlet aklının sahadaki etkinliğini göstermektedir.
Olası Senaryolar ve İç Cepheye Çağrı
Gelinen noktada, “bu bölgeleri etnik gruplar değil de ya İsrail işgal ederse” senaryosu da ihtimaller arasındadır. Böyle bir durum gerçekleşse bile, Türkiye ve bölge ülkelerinin yoğun baskısı göz önüne alındığında bunun sınırlı süreceği öngörülebilir. Özellikle meclis çoğunluğunu kaybeden Netanyahu yönetiminin yıl sonuna doğru düşme ihtimali bu olasılığı güçlendirmektedir.
Ancak bu durum, içeride rahat bırakılacağımız anlamına gelmemektedir. Aksine, provokasyonlar, yalan haberler ve algı operasyonları ile BÜTÜN TUŞLARA BASIP sokakları hareketlendirme girişimleri kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle parti, ideoloji gözetmeksizin tüm vatanseverlerin son derece dikkatli olması gerekmektedir. Milli ve manevi değerlerimize daha sıkı sarılmak ve devletimize güvenmek elzemdir. Unutulmamalıdır ki, BAŞKA BİR TÜRKİYE YOK.