Suriye’de Esad Sonrası Dönem: Türkiye’nin Stratejisi İsrail’in Planlarını Nasıl Bozuyor?

Suriye’de Esad Sonrası Yeni Dönem ve Değişen Dengeler

Suriye’de 8 Aralık 2024 tarihinde gerçekleşen halk devrimiyle 61 yıllık Esad rejiminin son bulması, İsrail için derinleşen bir krize yol açtı. Bu yeni denklemde özellikle Türkiye’nin kilit bir aktör olarak sahneye çıkması, siyonistlerin Aleviler, Dürziler ve Kürtler üzerinden Suriye’yi bölme projesini temelden sarsmaktadır.

İsrail’in Başarısız Provokasyon Girişimleri

İsrail, yeni Şam yönetimini zayıflatmak amacıyla aylardır Suriye’nin askeri altyapısını hedef alarak savunma mekanizmasını çökertmeye çalıştı. Golan Tepeleri’ndeki işgalini pekiştiren İsrail, mart ayında Alevi, temmuz ayında ise Dürzi provokasyonlarıyla ülkenin batı ve güneyinde kontrol sağlama girişimlerinde bulundu. Ancak bu çabalar, Ankara’nın bölgedeki etkinliği karşısında sonuçsuz kaldı.

Türkiye’nin İstikrar Hamlesi ve Bölgesel Etkisi

Ankara’nın terörsüz Türkiye ve bölge projesi, İsrail’in planlarına en büyük darbeyi vurdu. Özellikle YPG unsurları üzerindeki etkiyi azaltan bu strateji, bölgede istikrarı önceliklendirdi. Tam da Alevi provokasyonunun başladığı dönemde, Türkiye’nin arabuluculuğu ile YPG ve Şam yönetimi 10 Mart’ta bütünleşme ve entegrasyon için masaya oturdu. Bu gelişmeler, İsrail’in kaos ve terör stratejisinin zayıflarken, Türkiye’nin istikrar, birlik ve barışa dayalı modelinin güçlendiğini göstermektedir.

İsrail Medyasındaki Endişeler ve İddialar

Gelinen noktada İsrail, Dürzi manipülasyonunda da görüldüğü gibi stratejik bir U dönüşü yapmak zorunda kaldı. Daha önce Şam, Halep, Palmira ve sınır hatlarındaki kritik askeri hedefleri bombalayan İsrail, bu saldırıların gerekçesi olarak şu iddiaları öne sürüyordu:

  • Türkiye’nin bu bölgelerde hava, kara ve deniz üsleri kuracağı.
  • Bu üslere, İsrail’in hava operasyonlarını engelleyecek Hisar radar sistemleri ve füze savunma mekanizmaları yerleştireceği.
  • Rusya’dan alınan S-400 füze savunma sistemlerinin Halep, Şam ve Palmira’daki üslere sevk edileceği.

Siyonist medya, Palmira’daki T4 (Tiyas) hava üssüne Hisar radarlarının konuşlandırıldığını iddia etmiş ve Minak havaalanına yapılan askeri sevkiyatları gündeme getirmişti.

“Türkiye, Suriye’de İsrail’in bütün kırmızı çizgilerini çiğniyor”

manşetleri, İsrail’in endişelerini açıkça ortaya koyuyordu.

Türkiye’nin Tarihi Hamlesi: İsrail’in Kâbus Senaryosu

Ancak İsrail’in çabaları boşa çıkıyor. Ankara, ‘terörsüz Türkiye ve bölge’ vizyonu kapsamında İsrail’i endişelendirecek ikinci tarihi hamlesini resmen attı. Şam yönetiminin terörle mücadele için Türkiye’den resmen yardım istemesi, ülkemizin artık sadece belirli bölgelerde değil, Suriye’nin tamamında etkin olacağının ilanıdır.

Türkiye, Alevilerin yaşadığı batıdan Dürzilerin yaşadığı güneye, Kürtlerin ve Arapların yaşadığı kuzey ve doğuya kadar her yerde istikrarın temel unsuru olacak ve kaosu önleyecektir. Bu yeni süreç, İsrail destekli devlet terörünün ve diğer taşeron örgütlerin sonunu getirecektir. Türkiye’nin öncülük ettiği bu kararlılık, siyonistlerin Suriye’deki tüm planlarını boşa çıkaran bir kâbus senaryosudur. Ve bu, henüz sadece bir başlangıçtır.