Türkiye’nin Milli Başarıları Karşısında Sergilenen ‘Vefa Menopozu’ Tartışması

Vefasızlık: Modern Zamanların En Büyük İnsani Kaybı

Gerçek vefanın eksikliği, bir insanın en büyük engellerinden biridir. Vefasızlık, insanın yaşadığı şehre, ülkesine, doğasına ve emeğine karşı nankörlük etmesiyle kendini gösteren ciddi bir kusurdur. Özellikle doğup büyüdüğü ülkenin başarılarını alkışlayamayan ve takdir edemeyenler, yazarın deyimiyle adeta bir ‘vefa menopozu’ yaşamaktadır.

Bu topraklarda yetişip belirli bir konuma gelen bazı kişilerin, ülkenin kazanımlarına karşı sergilediği vefasızlık dikkat çekicidir. Kalemleri, dilleri ve gönülleriyle bu ülkenin hayrına olmayan her şeye iştahla sarılmaları, bir vefasızlık bataklığında debelendiklerini göstermektedir.

Milli Başarılara Karşı Anlaşılmaz Tepkiler

Peki, bu vefasızlığın sebebi nedir? Türkiye’nin son yıllarda elde ettiği somut kazanımlar, bu durumun temelini oluşturuyor gibi görünmektedir. Ülkenin; köprülerini, barajlarını inşa etmesi, IMF borcunu kapatması ve savunma sanayiindeki atılımları bazı çevreleri rahatsız etmiştir. İçimizdeki vefasızlar, milletin ortak sevincine bir türlü katılamamıştır. Bu başarılardan bazıları şunlardır:

  • TCG Anadolu amfibi hücum gemisi
  • TOGG yerli otomobil projesi
  • Yerli silah sistemleri
  • SİHA ve İHA teknolojileri
  • Milli muharip uçak KAAN
  • Balistik füze Tayfun

Bu ve benzeri yerli ve millî hiçbir başarı, onlar için bir sevinç kaynağı olmamış, aksine olumsuz ve negatif söylemlerle bu projelere gölge düşürmeye çalışmışlardır.

‘Kişilik Menopozu’nun Belirtileri Nelerdir?

Müspet değerler üretme yetisini kaybetmiş, adeta bir ‘kişilik menopozu’ yaşayan bu kesimin bazı belirgin özellikleri bulunmaktadır. Faydalı eserleri ve projeleri çabucak unutma, vicdan kuruluğu, inanç özgürlüğüne karşı saygısızlık ve geleceğe yönelik sürekli bir kaygı hali (“Öldük, bittik” söylemleri) en sık rastlanan durumlardır. Millî sanayi ile üretilen her yeniliğe, ani bir tepkiyle “Ne gerek vardı?” şeklinde yaklaşırlar.

İdeolojik Çifte Standart ve Milli Duruş

Bu zihniyet, Hindistan’da ineğin idrarını içenlere veya puta tapanlara ‘özgür irade’ çerçevesinde saygı gösterirken, bir Müslümanın özgür iradesine asla aynı hoşgörüyü göstermez. Türk ve İslam karşıtlarına sevgi beslerken, bu ülkenin kazanımlarını sağlayan ve Osmanlı torunları olarak nitelendirilen kesimi sevmezler. Çünkü bu kesim, hem inançlarını hem de kimliklerini korumuştur. Bu kimliksizler, milletin yeniden şanlı dirilişini engellemek için her türlü algı yönetimine başvurmaktan çekinmezler.

Savunma Sanayii ve Stratejik Bağımsızlık

Yerli ve millî silah sanayiindeki gelişmelerden, özellikle Tayfun ve KAAN gibi projelerden rahatsız olan bir zihniyet şu türden eleştiriler yöneltmektedir:

“Bu silahlara ne gerek var? Zaten dünyada yeterince ölüm var, bir de biz mi füze yapacağız?”

Ancak bu eleştiriyi yaparken, etrafı tuzaklarla çevrilmiş bir coğrafyada Türkiye’nin kendini savunma ihtiyacını ve zalimlerin çok daha ölümcül silahlara sahip olduğu gerçeğini görmezden gelirler. Bu, canavarı en ağır silahlarla donatıp, kuzuya “Çakıya ne gerek var?” demekle eşdeğerdir.

Geçmişten Bugüne: Zincirleri Kıran Türkiye

Güçlü ve inançlarını özgürce yaşayan bir Türkiye’nin neden rahatsızlık yarattığı anlaşılır gibi değildir. Zincirlerini kırmaya başlayan bu ülke, milletin iradesiyle yeniden ayağa kalkmak ve büyümek istemektedir. Ancak kendilerini elit gören bir sınıf, bu ilerlemeye karşı çıkarak topluma virüs gibi karamsarlık yaymaktadır. Lafta bağımsızlığı savunurken, gizlice emperyalist güçlerle işbirliği yaparak ülkeyi zayıf bırakma çabası içindedirler.

Sonuç: Vefa Borcu ve Milli Sorumluluk

Artık bu vefasızlığı bir kenara bırakıp, eski Türkiye’den bugünün göz kamaştırıcı yeni Türkiye’sine geçişi sağlayan siyasi iradeye bir teşekkür borcu vardır. Hastane ve maaş kuyruklarından kurtulup, teknoloji ve refah kuyruklarına girilmesini sağlayan bu değişime vefa gösterilmelidir. Bu ülkenin havasına, suyuna, toprağına olan borcumuzu ödemenin yolu, depremle yıkılan şehirlerin yeniden imarından ve teknolojik başarılardan gurur duymaktan geçer. “Bu ülke bizim” diyerek üretime katkıda bulunmak, en azından bu başarıları alkışlamak medeni bir insan olmanın gereğidir.