Filistin’in Devlet Olarak Tanınma Süreci: Hangi Ülkeler Destekliyor, Hangileri Karşı Çıkıyor?

Filistin’in Devlet Olarak Tanınma Sürecinde Son Gelişmeler

Uluslararası diplomaside önemli bir gelişme olarak, Fransa‘nın 24 Temmuz 2025 tarihinde Filistin’i resmen devlet olarak tanıyacağı açıklandı. Bu kararla birlikte, daha önce İspanya, Norveç, İrlanda, Slovenya ve Ermenistan gibi ülkelerin attığı adımlar ivme kazanmış oldu. Fransa’nın da katılımıyla, Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülke arasında Filistin’i devlet olarak tanıyanların sayısı 149‘a ulaşacak.

Filistinli liderler, bu tanınma kararlarını büyük bir memnuniyetle karşılarken, kararı alan ülkeler bu adımın İsrail ile Filistinliler arasında uzun süredir durma noktasında olan barış görüşmelerini canlandıracağını umuyor. Buna karşılık İsrail, Filistin’in devlet olarak tanınmasına şiddetle karşı çıkıyor ve böyle bir durumun kendi varlığına yönelik bir tehdit oluşturacağını savunuyor. Filistin’i tanıma kararı büyük ölçüde sembolik olsa da, gelecekteki sınırların belirlenmesi ve başkentin konumu gibi somut konuları da gündeme getiriyor.

Norveç Başbakanı Jonas Gahr Store

Uluslararası Arenada Kim Ne Diyor: Tanıyanlar ve Tanımayanlar

Bugün itibarıyla Birleşmiş Milletler’e (BM) üye 193 ülkeden 148‘i Filistin’i devlet olarak tanımaktadır. Bu ülkeler arasında BM’deki 22 üyeli Arap Grubu, 57 ülkeli İslam İşbirliği Teşkilatı ve 120 üyeli Bağlantısızlar Hareketi gibi önemli bloklar yer alıyor. Türkiye, 15 Kasım 1988’de sürgünde ilan edilen Filistin Devleti’ni ilk tanıyan ülkelerden biri olma özelliğini taşıyor.

Öte yandan, 40’tan fazla ülke Filistin’i henüz devlet olarak tanımıyor. Bu ülkeler arasında öne çıkanlar şunlardır:

  • Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
  • İngiltere
  • Almanya
  • Kanada
  • Avustralya
  • Hollanda
  • İtalya
  • Japonya
  • Güney Kore

Avustralya, Mayıs 2024’te yaptığı bir açıklamada, “iki devletli çözüme” destek olmak amacıyla Filistin’i tanıyabileceğini belirtmişti. İspanya, Norveç ve İrlanda’nın eş zamanlı hamlesi, Avrupa’daki dengeleri de değiştirdi. Bu karardan önce sadece dokuz Avrupa ülkesi Filistin’i tanıyordu ve bunların çoğu bu kararı 1988’de Sovyet Bloku üyesiyken almıştı.

Birleşmiş Milletler’deki Kritik Oylamalar

Son dönemde BM Genel Kurulu, Filistin’in üyelik başvurusunun yeniden değerlendirilmesini ve Filistin’e ek yetkiler tanınmasını içeren bir tasarıyı kabul etti. Ancak Nisan ayında ABD, BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in tam üyeliğini veto ederek süreci engellemişti. İlginç bir şekilde, Fransa, Japonya ve Güney Kore gibi ABD müttefikleri tasarıya destek vermişti. Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas, ABD’nin vetosunu “etik dışı” olarak nitelendirirken, İsrail tasarıyı “utanç verici” olarak tanımladı.

ABD’den yapılan açıklamada, “Bu veto, Filistin’in devlet olarak tanınmasına yönelik bir karşıtlık değildir, ancak bunun taraflar arasındaki doğrudan müzakerelerin bir sonucu olması gerektiğinin kabulüdür.” ifadeleri kullanıldı.

BM

Tanımamanın Arkasındaki Gerekçeler Neler?

Filistin’i devlet olarak tanımayan ülkelerin temel argümanı, bu statünün İsrail ile yapılacak nihai bir barış anlaşmasının sonucu olması gerektiğidir. Londra Ekonomi Okulu’ndan (LSE) Prof. Fawaz Gerges’e göre bu durum, fiilen İsrail’e bir veto hakkı tanımaktadır.

“ABD, Filistin devletinin kurulmasını sözde desteklese de, İsrail ile Filistin arasındaki doğrudan müzakerelerde ısrar ederek aslında İsrail’e Filistin’in özerkliğini veto etme hakkı tanıyor.”

1990’larda başlayan ve iki devletli çözüm hedefini temel alan barış görüşmeleri, 2014’te tamamen durdu. Sınırlar, Kudüs’ün statüsü ve Filistinli sığınmacıların durumu gibi temel sorunlar çözümsüz kalmaya devam ediyor. İsrail’in BM Büyükelçisi Gilad Erdan, üyeliğin onaylanmasının “7 Ekim’deki Hamas saldırıları sonrası terörü ödüllendirmek” anlamına geleceğini iddia ediyor.

Filistin

Filistin’in BM’deki Mevcut Statüsü

Filistin, 2011’de BM’ye tam üyelik için başvursa da Güvenlik Konseyi’nde yeterli desteği bulamadı. 2012 yılında ise BM Genel Kurulu’nda yapılan oylama ile “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü kazandı. Bu statü, Filistin’e Genel Kurul tartışmalarına katılma hakkı verse de oy kullanma yetkisi tanımıyor. Washington’daki Orta Doğu Enstitüsü’nden Khaled Elgindy, tam üyeliğin diplomatik statüyü yükselteceğini ancak bunun tek başına iki devletli çözümü getirmeyeceğini belirtiyor.

“Bunların hiçbiri iki devletli çözümü getirmez. Bu yalnızca İsrail işgalinin bitmesiyle gerçekleşebilir.”

SOAS Londra Üniversitesi’nden Profesör Gilbert Achcar da tam üyeliğin sembolik bir zafer olacağını, ancak “güçsüz bir Filistin Yönetimi” ve devam eden işgal altında “bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin hala çok uzak” olduğunu vurguluyor.