Lozan Antlaşması’nın 102. Yılında THTM’den Kritik Çağrı: Egemenlik ve Bağımsızlık Vurgusu

Lozan Panellerinde Atatürk ve İnönü Anıldı

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM), Lozan Barış Antlaşması’nın 102. yıldönümü vesilesiyle önemli bir etkinlik serisine imza attı. Ankara, İstanbul ve İzmir’de eş zamanlı olarak düzenlenen “Lozan Antlaşması Neden Önemli” başlıklı panellerle, antlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti için taşıdığı hayati önem masaya yatırıldı.

Ankara’da gerçekleştirilen panel, THTM kurucu üyesi Hülya Küçükaras’ın moderatörlüğünde düzenlendi. Etkinlikte ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Türkeş, akademisyen Doç. Dr. Ömer Atagenç ve THTM Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Erhan Nalçacı konuşmacı olarak yer aldı. Panelin başında, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Kurtuluş Savaşı şehitleri ile cumhuriyetin değerleri için mücadele eden tüm yurtseverler saygıyla anıldı.

Prof. Dr. Türkeş: “Ulus Devleti Lozan Sağladı”

Lozan Antlaşması’nın tarihi derinliğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Türkeş, antlaşma öncesi dünya siyasetinde üç hegemonik gücün bulunduğunu ifade etti. Türkeş, bu güçleri Bolşeviklerin sosyalist yayılmacılığı, ABD’nin Wilson Prensipleri ve İngiltere ile Fransa’nın mandacılığı olarak sıraladı. O dönemde Wilson Prensipleri ve mandacılık projelerinin rekabet halinde olduğunu belirtti.

Türkiye’deki sağ siyasetin Lozan’ı bir hezimet olarak görme eğilimini eleştiren Türkeş, “İnönü’nün Misakı Millî’den vazgeçtiği iddiası doğru değildir. Türklerin de bir projesi vardı. Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nda kazandığı topraklar üzerinde, sınır genişletme amacı gütmeyen, kendi içinde kalkınan bir devlet hedefliyordu. Lozan Barış Antlaşması tam olarak bunu sağlamıştır” dedi.

“Kürt Ulusal Hareketinden Bahsedilmez”

1920’lerde homojen bir Kürt hareketinin varlığından söz edilemeyeceğini belirten Türkeş, “İngiltere ile yapılan görüşmelerde Kürt ulusal hareketinden değil, aşiretlerden bahsedilir. Günümüzdeki söylemler, mevcut modeli yıkmayı hedefleyen İslamcılar ve farklı milliyetçi grupların işbirliğidir. Ben buna MHP‘yi de dahil ediyorum. MHP, ‘Lozan hezimettir’ diyen bir gelenekten gelir. Devlet Bahçeli’nin son açıklamalarını, daha önce anlaştıkları bir modelin kamuoyuna yavaş yavaş sunulması olarak görüyorum” şeklinde konuştu.

Tarihçi Atagenç: “Kürdistan Nasıl Kurulursa Kurulsun Anlayışı Var”

Tarihçi Ömer Atagenç, günümüzde Lozan’a yönelik saldırıların ardındaki Kürt tezlerine odaklandı. Atagenç, “‘Sevr’de en azından Kürdistan’dan bahsediliyor, Lozan ise Kürdistan’ın parçalanmasına yol açtı’ gibi argümanlar öne sürülüyor. Kürdistan ismi geçtiği için Sevr daha mı iyi? Bu, ‘Kürdistan kurulsun da nasıl kurulursa kurulsun’ anlayışıdır. Emperyalizm güdümünde oldukları için bu tezlerde Lozan bir hezimet, kurulan düzen ise bir sömürü düzeni olarak gösteriliyor. Bu iddialar baştan sona safsatalarla doludur. Örneğin, cumhuriyet sonrası Irak ve Suriye’deki Fransız sömürüsüne hiç değinmeden Lozan’ı hedef alıyorlar. Oysa ulus devlet ve üniter yapı, uluslararası literatürde hala önemini korumaktadır” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Nalçacı: “Lozan Emekçi Sınıfları Açısından Meşrudur”

Lozan hakkındaki güncel tartışmaları yorumlayan Prof. Dr. Erhan Nalçacı, içinde bulunulan dönemi bir bunalım çağı olarak niteledi. Nalçacı, şunları söyledi: “Bugün bir Lozan kaygısı, bir anksiyete var. Çünkü cumhuriyet devrimci bir hareketten doğdu. Lozan, 102 yıldır sınırların değişmemesiyle büyük bir konfor alanı yarattı. Şimdi ise sınır değişikliği korkusu bu kaygıyı besliyor. Eğer böyle bir kaygı yaratılıyorsa, biz de o kaygıya yaslanarak örgütleniriz. Bir ülkenin sınırlarının savunulması yüksek bir değer taşır.”

Nalçacı, Lozan’ın başarısını vurgulayarak, “Lozan’ın en büyük başarısı sınırları korumasıdır; ama daha da önemlisi, bu sınırlar içinde egemen bir devlet yaratmasıdır. Bu, emekçi sınıflar açısından meşrudur. Bu ülkede egemenlik, özgürlük ve iktisadi bağımsızlık fikirlerinin yeşermesini sağlamıştır. Ağır yoksulluk içindeki köylü bir toplumdan modern bir ulus yaratmıştır. Lozan, emperyalizme karşı bir model oluşturmuştur” dedi.

“Bahçeli Emperyalizmin Bir Ajanı”

Günümüzdeki sınır değişikliği kaygısının AKP-MHP-PKK işbirliğinden kaynaklandığını iddia eden Nalçacı, “AKP, emperyalizmin ve sermaye tekellerinin lehine özel bir tasarıdır. MHP ise NATO’nun Türkiye’de karşı devrim örgütlediği bir dönemde kurulmuştur ve hep emperyalizmin aracı olmuştur. Bahçeli, emperyalizmin bir ajanı olarak hareket etmektedir. DEM Parti ise ABD emperyalizmi eliyle özgürlük geleceğine insanları inandırmaya çalışıyor. Tarihte böyle bir şey hiç olmamıştır” diye ekledi.

“Biz Halkız, Örgütleneceğiz”

Bu ittifakın Lozan kaygısını derinleştirdiğini belirten Nalçacı, şu çağrıyla sözlerini tamamladı: “Lozan’ın kaybı bir facia olur, ancak biz bunu devrimci bir olanağa çevirebiliriz. Bu kaygıya karşı tek şansımız örgütlenmektir. Biz halkız ve kalabalığız. Bir direniş kültürü yaratmaya, halkı bir araya getirmeye çalışıyoruz. Bu ülkede bir gelecek için hep birlikte hareket etmeliyiz. Bağımsızlık ve egemenliğin yeniden doğuşu, bizim irademiz ve cesaretimizle gerçekleşecektir.”