Sana Göre Haber

Suriye’deki Süveyda Krizi: İsrail Müdahalesi ve Değişen Bölgesel Dengeler

Süveyda Krizi ve Suriye’deki Yeni Dinamikler

SETA Dış Politika Direktörlüğü’nden Araştırmacı Kutluhan Görücü, Suriye’deki Süveyda krizinin karmaşık parametrelerini ve bölgesel yansımalarını analiz etti. Suriye’de 8 Aralık devrimi sonrası potansiyel kriz bölgelerinin hızla çatışma alanlarına dönüşebileceği, Süveyda örneğiyle bir kez daha kanıtlanmıştır. Bu süreçte İsrail gibi bölgesel aktörlerin sadece izleyici kalmayıp, doğrudan veya dolaylı müdahalelerde bulunabileceği öngörüsü de güçlenmiştir.

Şam Yönetiminin Mirası: Dürzi Sorunu

Süveyda, Suriye’nin en küçük vilayetlerinden biri olup hem Esed rejimi döneminde hem de devrim sonrasında belirli bir otonomiye sahip olmuştur. Şam yönetimi, Esed rejiminden devraldığı Dürzi sorununu bir miras olarak görerek, Süveyda özelinde çatışma yerine diyalog yolunu tercih etmeye çalışmıştır. Ancak İsrail destekli Dürzi milisler ile Araplar arasındaki çıkar çatışmaları ve Şam’ın sükuneti sağlamak için gönderdiği güçlere yapılan saldırılar, bölgedeki çok katmanlı gerilimin ana kaynağını oluşturmuştur.

Şam hükümeti, Azerbaycan’daki görüşmelerde İsrail’den müdahale için yeşil ışık aldığı varsayımı ve güvenlik güçlerinin pusuya düşürülmesi üzerine kentte kontrolü sağlamayı hedeflemiş ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuştur. Fakat İsrail’in Şam’daki Halk Sarayı ve Savunma Bakanlığı’nı hedef alan hava saldırıları, Suriye güvenlik güçlerinin ağır kayıplar vererek geri çekilmesine yol açmıştır. Unutulmamalıdır ki, İsrail’in hava üstünlüğü olmasaydı, Suriye Ordusu‘nun ayrılıkçı Dürzi milisleri kısa sürede etkisiz hale getirip Süveyda’yı kontrol altına alacak kapasitesi bulunmaktadır.

Çatışmaların Toplumsal ve Bölgesel Yansımaları

Suriye ordusunun çekilmesinin ardından Dürzi milislerin Bedevi Araplara yönelik katliamları ülkede büyük bir öfke dalgası yaratmıştır. Arap aşiretleri ülke genelinde birleşerek hafif silahlarla Süveyda’ya yönelmiş ve çatışmalara dahil olmuştur. Bu süreçte her iki taraf da ağır kayıplar vermiş, sonunda Şam hükümetinin ilan ettiği ateşkesle Arap aşiretleri geri çekilmiştir.

Bu kısa ama yoğun çatışma dönemi, ülke içindeki safları netleştirmiş ve terör örgütü YPG/SDG ile Dürzi milisler arasında ortak bir Suriye hayali olduğu kanaatini güçlendirmiştir. Avrupa’daki eylemlerde İsrail, Dürzi ve YPG/SDG bayraklarının bir arada görülmesi bu durumu teyit etmiştir. İsrail destekli Dürzi milislerin Gazze’deki soykırım atmosferinde İsrail’den hava desteği alarak yaptıkları katliamlar ve otonomi talepleri, Suriye toplumunda büyük bir tepkiyle karşılanmış ve bazı Dürzi gruplar “hain” olarak nitelendirilmiştir.

Suriye’nin Askeri Doktrininde Yeniden Yapılanma

Kriz boyunca Şam’a bağlı askeri güçlerin İsrail karşısında yaşadığı ciddi kayıplar, Suriye’nin askeri doktrininde bir yeniden yapılanma sürecini tetiklemiştir. Artık daha net tanımlanmış bir “dış düşman” tehdidine karşı şekillenecek olan bu yeni yapı, ülkenin gelecekteki güvenlik mimarisi için kritik olacaktır.

Bölgesel Aktörler ve Uluslararası Dengeler

İsrail’in müdahaleleri, devrim sonrası dönemde Şam çevresinde oluşan olumlu yatırım ve normalleşme havasını belirsizliğe sürüklemiştir. İsrail’in, ABD’nin Suriye politikasını kendi çizgisine çekme çabası gözlemlenirken, Donald Trump yönetiminin henüz net bir pozisyon almadığı görülmektedir. Bu süreçte terör örgütü SDG/YPG’nin, PKK’nın silah bırakma sürecinden ayrışan yönelimi de daha belirgin hale gelmiştir.

Bölgesel aktörlerin tutumu da önemlidir. Suudi Arabistan, Şam’a gönderdiği yatırımcılarla Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’ya desteğini göstermiştir. Türkiye‘nin ise Suriye’den gelen resmi askeri destek talebi sonrası, Suriye ordusuna eğitim, danışmanlık ve teçhizat temini gibi alanlarda varlık göstereceği açıklanmıştır. IDEF 2025’te Tayfun Blok-4 füzelerinin tanıtılması ve Eurofighter Typhoon satışının onaylanması gibi gelişmeler, İsrail’e yönelik caydırıcılık mesajları olarak yorumlanmaktadır.

Sonuç: Taktiksel Kayıp, Stratejik Tehdit

Sonuç olarak Süveyda krizi, Şam için taktiksel bir kayıp olarak görülebilir. Ancak asıl stratejik tehdit, Suriye’nin yeniden uluslararası sistemden izole edilme riskidir. Bu nedenle Suriye için en mantıklı yol, İsrail ile olası bir savaştan kaçınırken, onu caydıracak unsurlarla donanmaktır. Bu noktada Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi bölgesel aktörlerin desteğinin devamlılığı hayati önem taşımaktadır.

[Kutluhan Görücü, SETA Dış Politika Direktörlüğü’nde araştırmacı olarak çalışmaktadır. Ayrıca Suriye Gündemi internet sitesinde baş editörlük yapmaktadır.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Exit mobile version