Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen “Türk Arkeolojisi Yaz Okulu” projesi, dünyanın dört bir yanından gelen yabancı akademisyenlere Anadolu’nun binlerce yıllık zengin kültürel mirasını yerinde keşfetme fırsatı sunuyor.
Türkiye’nin dilini, kültürünü ve sanatını uluslararası alanda tanıtmayı amaçlayan Yunus Emre Enstitüsü, bu özel programla Anadolu medeniyetlerinin çok katmanlı yapısını ve tarihini gözler önüne seriyor. Proje kapsamında, farklı ülkelerden arkeolog ve sanat tarihçileri için özel bir gezi ve ziyaret programı oluşturuldu.
Anadolu’nun Tarihi Derinliklerine Uzanan Bir Keşif Yolculuğu
Programa, 16 farklı ülkeden, çoğunluğu arkeoloji alanından olmak üzere sanat tarihi, müzecilik ve antropoloji dallarından 20 akademisyen katılım gösteriyor. Çanakkale’de başlayan ve İzmir, Gaziantep, Şanlıurfa, Ankara rotasını izleyerek İstanbul’da sona erecek olan program, katılımcılara Türkiye’nin zengin birikimini hem bilimsel seminerlerde hem de arkeolojik alan gezilerinde deneyimleme imkanı tanıyor.
Programın İzmir ayağında konuk akademisyenler, Efes Antik Kenti, Smyrna Agorası, Kadifekale Antik Tiyatrosu, Teos Antik Kenti ve İzmir Kültür Sanat Fabrikası gibi önemli noktaları ziyaret ederek tarihin izlerini sürdü.
Proje koordinatörü Emre Çağlayan, enstitünün yurt dışında 88 merkezde faaliyet gösterdiğini belirterek, programa Danimarka, Kanada, Polonya, İtalya, İran, Mısır, Tunus, Etiyopya, Litvanya ve Rusya gibi pek çok ülkeden yoğun ilgi olduğunu ifade etti.
Çağlayan, “Amacımız Türkiye’nin arkeolojik çalışmalarını gösterebilmek. Çanakkale’de Troya’yı, İzmir’de ise Efes ve Teos kazılarını kazı başkanlarımız eşliğinde gezdik. Bu, tam anlamıyla bir akademik alışveriş. Katılımcılar, Türkiye’deki arkeolojik çalışmaların seviyesini, kullanılan metot ve teknolojileri yerinde görme fırsatı buluyor. Efes ve Teos gibi alanlar, antik medeniyetin en önemli duraklarıdır.” dedi.
Uluslararası Akademisyenlerden Türkiye’nin Mirasına Tam Not
Programa katılan akademisyenler, Anadolu’nun tarihi ve kültürel zenginliğinden derinden etkilendiklerini dile getirdi.
“Türkiye’deki Müzelerin Düzenlenme Biçimi Çok Farklı”
Kanadalı arkeolog Jaris Darwin, Neolitik dönemden Osmanlı’ya uzanan geniş bir yelpazedeki arkeolojik alanları görmenin heyecan verici olduğunu belirtti.
“Bu deneyimin meslek hayatıma büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Türkiye’deki müzelerin düzenlenme biçimi, özellikle dijital uygulamaları sergilere dahil etmeleri çok etkileyici.” diye konuştu.
“Efes Antik Kenti Bir Rüyanın İçinde Yürümek Gibi”
Danimarkalı Ane Dybkjaer, Efes Antik Kenti’ni ikinci kez ziyaret ettiğini ve her defasında büyülendiğini ifade ederek, “Efes, özellikle Celsus Kütüphanesi ile insanı hayran bırakıyor. Burası bir rüyanın içinde yürümek gibi büyülü bir yer.” dedi.
“Kariyerim İçin Doğru Bir Adım Oldu”
Gürcistanlı Mariam Eioshvili ise projenin kendisi için harika bir fırsat olduğunu vurgulayarak, “Bir araştırmacı olarak kazı alanlarını yerinde görmek paha biçilmez bir deneyim. Bu program kariyerim için doğru bir adım oldu ve Türkiye’de doktora sonrası bir programa katılmayı düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.