İlişkiler söz konusu olduğunda en sık kullanılan kavramlardan biri şüphesiz fedakarlıktır. Peki, bir ilişkiyi ayakta tutan şey gerçekten fedakarlık mıdır, yoksa bu durum zamanla kişiyi tüketen bir yangına mı dönüşür? Klinik Psikolog Esra Ezmeci, bu hassas konuyu mercek altına alıyor ve fedakarlığın ne zaman feda etmeye dönüştüğünü inceliyor. Çünkü asıl mesele sadece “vermek” değil, “neden verdiğimiz” ve bu eylemin altında yatan beklentilerdir.
Fedakarlık Tehlikesi Ne Zaman Başlar?
Her ilişkinin başında partnerimizi mutlu etme, yüzünü güldürme ve ona iyi hissettirme gibi son derece insani ve doğal istekler bulunur. Ancak bu masum arzu, zamanla “Yeter ki o iyi olsun, ben kendimden vazgeçerim” düşüncesine evrildiğinde tehlike çanları çalmaya başlar. Çünkü kendinizden ne kadar verirseniz verin, karşı taraf bunu sizin beklediğiniz gibi “Benim için yapıyor” şeklinde yorumlamayabilir. Bu noktada beklentiler sessizce büyür ve karşılık bulunamadığında birikerek büyük bir patlamaya zemin hazırlar.
“Ben Senin İçin…” Cümlesinin Gizli Öfkesi
“Ben senin için işimi bıraktım,” veya “Ben senin için ailemle kötü oldum” gibi cümleler, genellikle büyük bir hayal kırıklığı barındırır. Bu ifadeler, fedakarlık adı altında aslında bir karşılık beklentisi olduğunu gösterir. Gerçek fedakarlık karşılık beklemeden, içtenlikle yapılan bir eylem olsa da, insanlar doğası gereği duygusaldır. Yaptıklarımızın görülmesini, anlaşılmasını ve takdir edilmesini bekleriz. Bu gerçekleşmediğinde ise “Ben bu kadar emek verdim, o ne yaptı?” sorgulaması kaçınılmaz olur.
‘İyilik Yaptıkça Değerim Artar’ Yanılgısı
Bazı insanlar, sevilmek, kabul görmek veya terk edilmemek adına ilişkilerde sürekli verici bir rol üstlenir. Ancak burada temel bir yanılgı vardır: Değeriniz, sürekli iyilik yaptığınızda değil, kendiniz olduğunuzda ortaya çıkar. Eğer bir partner sizi yalnızca sürekli veren, kendinden vazgeçen halinizle seviyorsa, aslında sevdiği kişi siz değil, sunduğunuz konfor ve hizmetlerdir. Bu durum, aşkla değil, ihtiyaçla ilgili bir ilişkiyi işaret eder.
Sağlıklı İlişkide Sınır Nerede Çizilmelidir?
Elbette sağlıklı ilişkilerde karşılıklı fedakarlıklar yapılır. Önemli olan bu fedakarlığın dengeli olup olmadığıdır. Her iki taraf da ihtiyaç anında birbirine destek oluyor mu, yoksa tüm yük tek bir kişinin omuzlarında mı? Eğer bir taraf sürekli verici konumdaysa, bir süre sonra kendi isteklerini, hayallerini ve ihtiyaçlarını erteleyerek tükenir. Bu durum, duygusal tükenmişlik olarak adlandırılır ve kişi artık içinde verecek bir şey bulamaz hale gelir.
Fedakarlık Görünümlü Manipülasyon
Bazı ilişkilerde ise fedakarlık, bir manipülasyon aracı olarak kullanılır. Kişi, “Bak ben senin için nelere katlandım” diyerek karşı tarafı suçlu hissettirmeye ve bir duygu sömürüsü yapmaya çalışır. Bu pasif-agresif tutumun altında yatan mesaj şudur: “Ben senin için çok şey yaptım, şimdi borcunu ödeme sırası sende.” Bu baskı, ilişkideki aşkı ve huzuru yok ederek yerini mecburiyetlere bırakır.
Aşkın Gerçek Dili: Birlikte Büyümek
Gerçek aşk, iki tarafın da gönüllü olarak katkı sağladığı ve birbirini büyüttüğü bir ortaklıktır. Bir tarafın sürekli “verici”, diğerinin ise “alıcı” olduğu bir yapı sürdürülebilir değildir. Önemli olan “Kim daha çok fedakarlık yapıyor?” yarışı değil, “İkimiz de bu ilişkide mutlu ve iyi hissediyor muyuz?” sorusudur.
Kendinden Vazgeçmek mi, Birlikte Gelişmek mi?
Fedakarlığın en sağlıklı hali, ilişkinin ve bireylerin birlikte büyümesine hizmet eden halidir. Sağlıklı ilişki, bir elmanın iki yarısı olmak değil, iki bütün elmanın aynı sepette uyum içinde durmasıdır. Aksi takdirde, sürekli veren tarafın olduğu sepet bir gün mutlaka boşalır.
Gerçek aşk, kendinden vazgeçmeni değil, kendini bulmanı ister. Fedakarlık, eğer seni senden uzaklaştırıyorsa, adı artık sevgi değil, alışkanlıktır.
Bir psikolog olarak çağrım şudur: Eğer sevdiğiniz için kendinizi ihmal ettiğinizi fark ediyorsanız, durup düşünün. Bu vericilik sevgiden mi kaynaklanıyor, yoksa sevilmeme, yalnız kalma gibi korkulardan mı? Kimseye kendinizi ispatlamak için varlığınızı feda etmeyin. Sizi gerçekten seven biri, kendiniz olduğunuzda yanınızda kalır. Unutmayın, sizin mutluluğunuz da bu ilişkinin bir parçasıdır. Sevginin sizi tüketmesine değil, beslemesine izin verin.