Gençlik Şiddeti ve Hukuk: Türkiye’nin “Suça Sürüklenen Çocuk” Yaklaşımı Mercek Altında

İstanbul’da İşlenen Cinayet Gençlik Şiddeti Tartışmalarını Alevlendirdi

Şubat 2025‘te İstanbul Kadıköy’de yaşanan trajik bir olay, Türkiye’de gençlik şiddeti ve çocuklara yönelik adalet sistemini yeniden gündeme getirdi. Kaykay malzemesi almak için dışarıda olan 14 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi, bir pazar yerinde uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetti. 15 yaşındaki B.B. tarafından beş kez bıçaklanan Minguzzi, yere düştükten sonra 16 yaşındaki U.B. tarafından tekmelendi. Bu olay, toplumda büyük bir infial yaratırken, ailenin adalet arayışı ve avukat Serkan Günel’in açıklamalarıyla 18 yaş altı suçlulara uygulanan ceza indirimleri sorgulanmaya başlandı.

Siyasi arenada da yankı bulan olay sonrası, bazı siyasiler faillerin “çocuk” olarak görülmemesi ve en ağır cezaları alması yönünde yasal değişiklikler önerdi. Faillerin uzun namlulu silahlarla çekilmiş fotoğraflarının medyaya yansıması, ciddi suçlara karışan çocukların yetişkin gibi yargılanması taleplerini artırdı. Ancak çocuk hakları savunucusu avukatlar, çocukların öncelikle mağdur olarak ele alınması gerektiğini belirterek bu taleplere karşı çıktı.

‘Suça Sürüklenen Çocuk’ Kavramı ve Hukuki Temelleri

Türkiye’de uzun süredir devam eden “suça sürüklenen çocuk” terimi, sosyal medyada ve kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı. Peki, bu kavram hukuken ne anlama geliyor? Eski ceza hukuku anlayışında “çocuk suçlu” gibi ifadeler kullanılırken, bu yaklaşım çocuğun damgalanmasına neden olduğu için değiştirildi. “Suça sürüklenen çocuk” ifadesi, çocuğun suçu bireysel iradesiyle değil; ekonomik, sosyal veya ailesel faktörlerin etkisiyle işlediğini vurgulamayı amaçlar.

Bu kavram, 2005 tarihli 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile yasal bir zemin kazandı. Kanunun kökenleri, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (1989) ve Pekin Kuralları (1985) gibi uluslararası metinlere dayanmaktadır. Bu belgeler, cezalandırmadan ziyade rehabilitasyon, eğitim ve önleyici tedbirleri ön plana çıkarır.

Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Hasan Erdoğan, “Çocuk Koruma Kanunu’nda çocuklarla ilgili çok ciddi düzenlemeler vardı. Çocuklar için özel çocuk mahkemeleri, hatta çocuk ağır ceza mahkemeleri hazırlanmıştı,” diyerek kanunun getirdiği yeniliklere dikkat çekiyor.

Ancak günümüzde hukukçular bu kavramın da yetersiz kaldığını düşünüyor. BM ve UNICEF gibi kuruluşlar “Children in conflict with the law” (Hukukla çatışma içindeki çocuklar) ifadesini kullanıyor. Erdoğan, Türkiye’de de “adalet sistemi içindeki çocuk” gibi daha nötr bir ifadenin kullanılması gerektiğini savunarak çocuğun etiketlenmesinin önüne geçilmesi gerektiğini belirtiyor.

Uluslararası Karşılaştırma: Cezai Sorumluluk Yaşı ve Yaklaşımlar

Dünyada çocukların cezai sorumluluğu konusunda farklı yaş sınırları ve yaklaşımlar bulunmaktadır. Uluslararası hukuk asgari sınırı 12 yaş olarak belirlerken, Türkiye de bu standardı benimsemiştir. Ancak Avrupa ve ABD’de durum oldukça değişkendir.

  • Fransa: 13 yaşından küçüklerin doğruyu yanlıştan ayırt edemediği varsayılır. 13-17 yaş arası çocuklar ise eğitim odaklı cezalar alır.
  • Almanya: 14 yaş altı çocuklar cezai olarak sorumlu tutulmaz. 18-21 yaş arasındaki bireyler bile olgunluk durumlarına göre çocuk mahkemelerinde yargılanabilir.
  • Hollanda: Gelişimsel olarak olgunlaşmadığı tespit edilen 23 yaşına kadar olan kişiler çocuk olarak yargılanabilir.
  • İngiltere ve ABD: Bu ülkelerde ise daha katı kurallar geçerlidir. Asgari yaş sınırı 10-12 civarındadır ve ciddi suçlarda çocukların yetişkin mahkemelerine sevk edilmesi mümkündür.

Uzmanlara göre bu farklılıklar, “güvenlikçi” ve “özgürlükçü” yaklaşımlardan kaynaklanıyor. ABD ve İngiltere kamu güvenliğini önceliklendiren güvenlikçi bir yaklaşım benimserken, Kıta Avrupası “çocukların her şeyden önce çocuk olduğu” ilkesiyle hareket eden özgürlükçü bir yaklaşımı tercih ediyor.

Türkiye’deki Sistem ve Uygulama Sorunları

Türkiye’de ceza hukuku, çocukları 12-15 yaş ve 15-18 yaş olarak iki ayrı grupta ele alır. 12-15 yaş grubundaki çocuklar için sosyal inceleme raporları zorunludur ve bu raporlar ceza yerine tedbir kararlarında etkili olabilir. 15-18 yaş grubunda ise durum hakimin takdirine bırakılmıştır.

Ancak Hasan Erdoğan, bu sistemin uygulamada eksik kaldığını vurguluyor: “Bu sosyal inceleme raporları detaylı hazırlanmıyor. Çocuğun okuluyla, ailesiyle, çevresiyle görüşülmeden, sadece adliye koridorunda yüzeysel sorularla raporlar hazırlanıyor. Uygulama, Avrupa standartlarının çok gerisinde.”

Ciddi Suçlar ve Cezai Yaptırımlar

Cinayet gibi ağır suçlarda ülkeler arasındaki ceza farklılıkları daha da belirginleşmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu, çocuklar için idam ve şartlı tahliyesiz ömür boyu hapis cezasını yasaklamıştır. Avrupa’da çocuklara verilen hapis cezaları genellikle 5 yılı geçmezken, çok ciddi suçlarda bu süre 10 yıla çıkabilmektedir.

Buna karşın ABD’de, bazı eyaletlerde çocuklar cinayet suçundan yetişkin olarak yargılanıp müebbet hapis cezası alabilmektedir. Türkiye’de ise 3 binden fazla tutuklu çocuk bulunmaktadır ve cezaevi koşulları, çocukların rehabilitasyonu için yeterli imkanları sunmamaktadır. Erdoğan, çocuk cezaevlerinin bölgesel olması nedeniyle çocukların ailelerinden ve avukatlarından uzak kaldığını, bunun da adil yargılanma hakkını zedelediğini belirtiyor.

Suç Tekrarlama Oranları ve Sistemin Etkinliği

Uygulanan sistemlerin başarısını ölçen en önemli göstergelerden biri, suçun tekrarlanma (tekerrür) oranıdır. ABD’de serbest bırakılan gençlerin %55’inin bir yıl içinde tekrar tutuklandığı görülmektedir. Avrupa’da ise rehabilitasyon odaklı yaklaşımlar sayesinde bu oranlar daha düşüktür. Türkiye’de ise bu konuda net veriler olmamakla birlikte, Erdoğan bu oranın %90’a vardığını iddia ederek mevcut sistemin çocukları topluma kazandırmada başarısız olduğunu savunuyor.

Yetişkin Gibi Yargılanma Talepleri ve Uzman Görüşleri

Minguzzi cinayeti sonrası kamuoyunda yükselen “ağır suç işleyen çocuklar yetişkin gibi yargılansın” talebi, hukukçular tarafından eleştirilmektedir. Hasan Erdoğan, Türkiye’de çocukların adalet sistemi içinde dahi çocuk olarak görülmediğini, yetişkinlerle birlikte yargılanıp ters kelepçe gibi uygulamalara maruz kaldığını belirtiyor. Yakın zamanda yapılan bir uyuşturucu operasyonunda 97 çocuğun çocuk savcıları yerine kaçakçılık savcıları tarafından sorgulanıp 94’ünün tutuklandığını örnek göstererek, “Çocuk adalet sistemi içerisinde çocuklar çocuk olarak değerlendirilmiyor. Maalesef en büyük sorun bu,” diyor.