Diğer Gazetelerde Mehmed Âkif’in Vefatı ve Cenazesi
Dönemin matbuatı prangalı olmasına rağmen, bazı gazeteler Mehmed Âkif’in vefatına “Yarı-Resmî Gazete” kadar kayıtsız kalamamıştır. Beyin yıkayan Maarif ve Resmî Propagandaya rağmen, halkın geniş bir kesimi, en yüksek manevi değerleri temsil eden Mehmed Âkif’i unutmamış ve onu candan sevmekteydi. Nitekim Totaliter Rejimin cenderesi içinde yetişen Üniversite gençliğinin, özellikle Edebiyat öğrencilerinin, Âkif’in cenazesine ve eserine gösterdiği samimi alaka bu durumun bir göstergesidir.
Ulus gazetesi bir yana, diğer bazı gazeteler Mehmed Âkif’in vefat ve cenaze haberlerine nispeten geniş yer ayırmış ve hakkında övgü dolu makaleler neşretmişlerdir. Ancak ilginçtir ki, gazetelerinin patronu veya başmuharriri olan hiçbir kalem erbabından Rahmetli hakkında tek satır çıkmamıştır. Örneğin, Cumhuriyet sahibi Yunus Nadi, Kurun (Vakit) sahibi Mehmet Asım Us veya Hakkı Tarık Us, Haber – Akşam Postası sahibi Hasan Rasim Us, Tan sahipleri Ahmet Emin Yalman ve Sertel’ler, Akşam sahibi Necmettin Sadık (Sadak) bu konuda sessiz kalmıştır. Diğer yandan, bu gazetelerde çalışan ve Âkif’i samimiyetle takdir eden muharrirlerin, gazetelerinin siyasetine bir nebze etki ettikleri düşünülebilir.
Bu incelemede devrin gazetelerinden Kurun, Haber – Akşam Postası, Yeni Asır, Akşam, Son Posta, Cumhuriyet ve Tan gazeteleri ele alınmıştır. Özellikle Tan gazetesi üzerinde genişçe durulacak, diğerlerinden ise kısaca bahsedilecektir.
Kurun Gazetesi ve Vefat Haberi
Mehmed Âkif’in vefatı, Us kardeşlerin Kurun gazetesinin 28 Aralık 1936 tarihli nüshasının birinci sayfasında, sağ üst köşede bir portre fotoğrafıyla birlikte şu başlıkla duyurulmuştur: “Mehmet Akif öldü… İstiklâl marşı şairi yarın şehitliğe defnedilecek…”
Kurun’un haberi, milletin hissiyatına tercüman olan bir kalemden çıkmış gibidir:
“Bugün okuyucularımıza büyük bir kayıbı haber vermekle elem duyuyoruz. Her gün, her yerde, merasimde veyâ hususî toplantılarımızda millî heyecanımızı ifade vaziyetlerinde hürmetle söylediğimiz İstiklâl marşını yazmış olan büyük ve değerli şair Mehmet Akif dün gece gözlerini hayata kapamıştır.”
Haber, hastalığın seyrine dair izahatla ikinci sayfada devam ederken, Şairin edebiyatımızdaki özgün konumuna dikkat çekilmiş ve cenaze bilgileriyle damatlarına taziyede bulunularak son bulmuştur:
“Çanakkale manzumesini ve İstiklâl marşını şeref ve gurur duyarak söyliyen herkesin, şaire karşı son hürmet vazifesini yapacağı muhakkaktır. Damatları Balıkesir saylavı Hayrettin Karan’a, muharrir arkadaşımız Ömer Rıza Doğrul’a, diğer akrabasına ve bütün millete taziyetlerimizi bildiririz.”
Cenaze Töreni ve Gençliğin Vefası
Kurun’un bir sonraki günkü nüshasında, Mehmed Âkif’in cenaze haberi yine birinci sayfadan, tabutun omuzlarda taşındığı bir fotoğrafla verilmiştir.
“Büyük şairimiz Mehmet Akifin uzun ıztırap aylarından sonra nihayet evvelki gece gözlerini yumduğunu okuyucularımıza büyük bir teessür içinde haber vermiştik. Şairin Mısır apartımanında bulunan cenazesi dün otomobille Beyazıt camiine getirilmiş ve orada büyük bir kalabalık tarafından namazı kılınmıştır. […] Gençlik şairin ruhunu sevindirecek bir heyecanla onu ta Edirnekapı dışındaki mezarlığa kadar hep el üstünde taşıdı.”
Kemalizm İdeolojisi ve Şükrü Kaya’nın Nutku
Kurun’un 28 İlkkânun 1936 tarihli nüshasında, Mehmed Âkif haberinin hemen yanında, üç sütunluk bir başka haber dikkat çeker: “Hatay bayrağı dün şuurlu bir coşgunluk içinde çekildi… Şiî ve Sünnî diye bir mezhep yoktur. Tek mezhep Kamâlizmdir.” Bu manşet, Kemalizmin hem bir din hem de tek bir mezhep olarak konumlandırıldığını ima etmektedir.
Şükrü Kaya’ya Göre Atatürk Rejimi
Bu haberin altında ise Dâhiliye Vekili, CHP Umûmî Kâtibi ve Mustafa Kemâl’in en fanatik takipçilerinden Şükrü Kaya’nın nutku yer almaktadır: “Atatürk Rejimi, halkın, halk için ve halk tarafından idaresidir…” Kaya, nutkunda Kemalizmin hurafî “Tarih Tezi”ni tekrarlayarak, rejimin her türlü diktatörlüğü reddettiğini iddia etmiştir:
“Biz, Atatürk rejimini, halkın, halk için ve halk tarafından idaresi diye anlıyoruz… Atatürk inkılâbı her nevi diktatörlüğü reddeden bir rejimdir. Halk, her zaman, her yerde kendisinin vekil ettiği mebuslarının ve hükûmetin işlerini murakabe edebilmelidir. Atatürkün kurduğu halkçılık budur. […] Atatürk, bütün beşer tarihinin seyrini beşeriyet lehine olarak değiştirmiştir.”
Refik Ahmet Sevengil’in Gözünden Mehmed Âkif
29 Aralık 1936 tarihli Kurun’da, gazetenin “Neşriyat direktörü” Refik Ahmet Sevengil’in “Mehmet Akif’in bana görünen portresi” başlıklı bir makalesi yayımlanmıştır. Sevengil, Âkif’in sanatkâr yönünü ve samimiyetini takdir ederken, kendi Materyalist dünya görüşü ve Tevfik Fikret hayranlığı çerçevesinde onu değerlendirir. Âkif’i, geleceği görememiş, aşılmış bir fikir adamı olarak nitelendirir:
“Benim yetişme senelerim, Mehmet Akifin Tevfik Fikrete Amerikan mektebinde vazife aldı diye çattığı ve o yüzden birçok kimselerin Akife şiddetli hücumlarda bulunduğu yıllara rastgelir. Tevfik Fikreti o sıralarda hiç bir fikrî esaretin gölgesini taşımıyan, yeni, hür ve ileri bir hayatın özentisini terennüm etmiş bir adam olarak ideal sayıyordum… Mehmet Akif hakkındaki ilk intibaım, tamamile aleyhtedir.”