Belçika Ulusal Günü’ne Siyasi Gerilim Damgası Vurdu
Brüksel, Belçika Ulusal Günü’nde yaklaşık 100 bin kişinin katılımıyla rengarenk bir kutlamaya sahne oldu. Kral Filip, Kraliçe Mathilde ve çocuklarının da katıldığı etkinlikler, kilisedeki şükran ayini “Te Deum” ile başlayıp askeri geçit töreni ve havai fişek gösterisiyle son buldu. Ancak bu birlik tablosu, Flaman milliyetçisi siyasetçilerin tavrıyla gölgelendi.
Başbakan ve Bakan ‘Yaşasın Belçika’ Demeyi Reddetti
Hükümet ortağı Yeni Flaman İttifakı (N-VA) partisinden Flaman milliyetçisi Başbakan Bart De Wever ve Savunma Bakanı Theo Francken, kameralar önünde “Yaşasın Belçika” demekten kaçındı. Konfederalist ve krallık karşıtı tutumuyla bilinen De Wever, kutlamalara asgari düzeyde katıldı ve kendisine yöneltilen çağrıyı şu sözlerle reddetti:
“Ben herkesin inancına saygı duyuyorum ama benim inançlarıma da saygı duyulmalı. Şu anda bu şekilde bana bu soruyu sormanız saçma. Kimse için kendimi gülünç duruma düşürmem.”
Savunma Bakanı Francken ise daha da ileri giderek, Belçika sloganı hakkındaki soruya “Vive la Défense” (Yaşasın savunma) yanıtını verdi ve “Flaman milliyetçisi olarak kalmaya devam ettiğini” ekledi.
Frankofon Cephesinden Sert Tepkiler
Bu tutum, özellikle ülkenin Fransızca konuşulan güneyindeki Valon bölgesinde büyük öfke yarattı. Frankofon Sosyalist Parti’den (PS) eski Başbakan Elio Di Rupo, bu davranışı “ülke birliği adına utanç verici” olarak nitelendirdi. PS lideri Paul Magnette ise, “Bu bakan, savunduğunu iddia ettiği ülkeyi selamlamayı reddediyor. Skandal!” ifadelerini kullandı. DeFI partisi lideri Sophie Rohonyi de durumu “bir provokasyon” olarak değerlendirerek, De Wever ve Francken’ın bu unvanları hak etmediğini belirtti.
Bölünme Siyasetinin Kökenleri
Aslında gerilim, 11 Temmuz Flaman Bayramı’nda N-VA’nın “özerk Flaman bölgesi” taleplerini dile getirmesiyle başlamıştı. Flaman bölge başbakanı Matthias Diependaele‘in Brüksel çevresindeki Frankofon topluluklara tanınan hakların kaldırılmasını önermesi, ayrımcılık tepkilerine yol açmıştı. N-VA’nın uzun vadeli stratejisi, Belçika’yı yetkilerin büyük ölçüde bölgelere devredildiği bir konfederal yapıya dönüştürmeyi hedefliyor. Bu durum, ülkenin federal dengelerini temelden sarsma potansiyeli taşıyor.
Bir Yanda Şölen Sofraları, Diğer Yanda Siyasi Ayrışma
Siyasi gerilime rağmen, Brüksel’in Marollen semtinde ulusal gün coşkusu yaşandı. Kutlamalar kapsamında 3 ton midye ve Belçika usulü patates kızartması, 2 bin 200 kişiye sembolik olarak 1 Avro’dan servis edildi. Bu birliktelik tablosu, aynı sofrada olmak istemeyen siyasetçilerin ayrılıkçı tavrıyla tam bir tezat oluşturdu.
Kral Filip’ten Anlamlı Birlik Mesajı
Tüm bu siyasi karmaşanın ortasında Kral Filip’in ulusa seslenişi, birleştirici bir rol oynadı. Kral, “Gazze bir utanç meselesidir” diyerek uluslararası hukuka vurgu yaparken, siyasetçilerin aksine birlik ve beraberlik çağrısında bulundu. Kralın bu insani ve barışçıl duruşu, Belçika’nın sürrealist siyasi atmosferinde anlamlı bir karşıtlık yarattı. Ülkede 9 Haziran seçimlerinden beri kurulamayan Brüksel bölge hükümeti ise bu sürrealist tablonun bir başka parçası olmaya devam ediyor.