Devlet Bahçeli’nin Tartışmalı Önerisi: Laiklik ve Ulus Devlet İlkeleri Tehlikede mi?

MHP Lideri Bahçeli’den Dikkat Çeken Alevi Açılımı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli, yaklaşık üç yıl önce yaptığı bir Alevi açılımıyla gündeme gelmiş ve “Cemevleri ibadethanedir, bize düşen saygı duymak ve destekleyici tavır almaktır” ifadelerini kullanmıştı. Bu açıklamasının ardından, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde şahsi parasıyla satın aldığı araziye bir cemevi ve külliye inşa ettirerek Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu’na hibe etmesi, bu konudaki hassasiyetini pekiştirmişti.

Tartışma Yaratan ‘Kürt ve Alevi Cumhurbaşkanı Yardımcısı’ Önerisi

Gazeteci İsmail Saymaz’ın aktardığına göre, Devlet Bahçeli, MHP’li milletvekilleriyle yaptığı kapalı bir toplantıda milli bütünlük ve kardeşlik hukukunu güçlendirme vurgusu yapmıştır. Bahçeli’nin bu toplantıda, “Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun, bir Kürt, diğeri Alevi olsun” şeklinde bir öneri sunduğu belirtiliyor. Bu öneri, özellikle 22 Ekim’de “terörsüz Türkiye” için DEM Parti’ye uzattığı elin ardından gelmesiyle dikkat çekmektedir.

Lübnan Modeli ve Türkiye İçin Anlamı

MHP liderinin bu düşüncesi, siyasi yapısı etnik ve dinsel gruplar arasında paylaştırılmış olan Lübnan modelini akıllara getirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın Lübnan’ın siyasi yapısına ilişkin değerlendirmesi durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Birçok dinsel ve etnik grubun bir arada yaşadığı Lübnan’daki siyasi yapı, 1943’teki Ulusal Pakt çerçevesinde, siyasi görevlerin mezhepler arasında nüfuslarıyla orantılı olarak paylaştırılması esasına göre oluşturulmuştur. Bu pakt ile cumhurbaşkanının Maruni, Meclis başkanının Şii, başbakanın Sünni olması ve parlamento üyelerinin Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında 6/5 oranında paylaşılması kararlaştırılmıştır.”

“1989 yılında imzalanan ‘Taif Anlaşması’yla bu yapı kısmen değiştirilmiş; Hıristiyan toplumundan seçilen cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanmış, Meclis’te Hıristiyan ve Müslüman milletvekillerinin sayıları eşitlenmiş ve kendi içlerinde mezhep temelinde bölüştürülmüştür. Sistem siyasi parti/ideoloji değil, din/etnik grup temelinde kurulduğundan önemli kararlar ancak oydaşmayla alınabilmektedir.”

Laiklik ve Ulus Devlet Anlayışıyla Çelişki

Bahçeli’nin önerisi, bir cumhurbaşkanı yardımcısının etnik köken (Kürt), diğerinin ise dinsel inanç (Alevi) temelinde belirlenmesini öngörmektedir. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından olan laiklik ilkesine ve ulus devlet anlayışına doğrudan aykırı bir yapı teklif etmektedir. Görev paylaşımının dinsel ve etnik kimlikler üzerinden yapılması, Lübnan örneğinde görüldüğü gibi siyasi krizlere ve ayrışmalara zemin hazırlama riski taşımaktadır.

Eleştiriler ve Eşit Vatandaşlık Vurgusu

Devlet Bahçeli, inanç ve köken temelinde ayrımcılık yaptığı yönündeki eleştirilere sert tepki gösterse de, bu sözleri siyasi tarihin kayıtlarına geçmiştir. Türkiye’nin mevcut konjonktürü, dinsel veya etnik hiçbir çekişmeye izin vermemesi gereken bir yurt barışı ortamını zorunlu kılmaktadır.

Bu barışın temeli ise evrensel tanımıyla “devlet vatandaşlığı” yani her türlü ayrımcılığı dışlayan eşitlikçi vatandaşlık ilkesidir. Bunun en somut kanıtı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartıdır. Bu resmi belge, sahibinin sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu belirtir; üzerinde etnisite, din veya inanç gibi bilgilere yer vermez ve bu bilgiler tartışma konusu dahi yapılamaz.