“Tüyden hafif olurum böyle sabahlar/ Karşı damda bir güneş parçası/İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar/Bağıra çağıra düşerim yollara/Döner döner durur başım havalarda”
Orhan Veli Kanık’ın bu dizelerindeki ruh haliyle, biz de kendimizi yeniden Ege yollarına bıraktık. Bu defaki rotamız, dilden dile dolaşan, şarkılara ve filmlere ilham veren efsanelerin izini sürmekti. Sarıkız‘dan Hasanboğuldu‘ya, Troya‘dan İlyada Destanı‘na uzanan bu yolculukta hem efsanevi aşkları dinledik hem de bu hikayelerin doğduğu efsanevi durakları keşfettik.
Akçay: Mavi ile Yeşilin Buluştuğu Nokta
İlk durağımız, Ege’nin masmavi sularıyla Kazdağları’nın yemyeşil doğasının kucaklaştığı rüya gibi bir belde olan Akçay oldu. Bu şirin ilçeye varır varmaz iskelenin iki yanındaki taşlarla çevrili su artezyenleri dikkatimizi çekti. Akçay’ın, dünyanın başka hiçbir tatil beldesinde olmayan bir özelliği var: deniz suyu ile kaynak suyunu bir arada sunuyor. Neredeyse her köşesinden buz gibi artezyen sularının aktığı Akçay’da, şehir şebeke suyuna veya ambalajlı suya olan ihtiyaç minimum düzeyde.
Güzel Yürekli Sarıkız’ın Efsanesi
Sahil boyunca yürürken Cumhuriyet Meydanı’nda bizi Sarıkız heykeli karşılıyor ve ilk efsanemizi dinlemeye başlıyoruz. Rivayete göre, Edremit’in Güre Köyü’nde yaşayan Sarıkız, güzelliği ve iyi kalbiyle tanınırmış. Ancak, kıskanç köylülerin iftiraları yüzünden babası, onu birkaç kazla birlikte İda Dağı‘na terk etmek zorunda kalmış. Bir zaman sonra kızını ziyarete giden babası su istediğinde, Sarıkız elini körfeze uzatıp tasını doldurunca ermiş olduğunu anlamış. Sırrının ortaya çıkmasıyla Sarıkız orada vefat etmiş. Kızına yaptıklarından pişmanlık duyan babası ise İda Dağı’nın başka bir tepesinde hayata gözlerini yummuş. Bu efsaneye göre İda Dağı’na Kazdağı, zirvesine Sarıkız Tepesi, babasının öldüğü yere ise Babadağı denmeye başlanmış.
Hasanboğuldu Şelalesi: Acı Bir Aşk Hikayesi
Altınoluk-Edremit karayolunun 20. kilometresinden sola, dağa doğru Zeytinli Köyü sapağına giriyoruz. Ulu çınarlar, rengarenk çiçekler ve şelalelerle bezeli bu yollar, Anadolu’nun gizemli coğrafyasını yeniden hatırlatıyor. Yolculuk hiç bitmesin derken Beyoba Köyü’ne ulaşıyoruz. Köyün girişinden sola dönen 2 kilometrelik toprak yolu aştıktan sonra Kazdağı’nın bir başka efsanesi Hasanboğuldu Şelalesi‘ne varıyoruz. Asıl adı Sütüven olan bu şelalenin hüzünlü hikayesi, Yörük kızı Emine ile Zeytinli Köyü’nden Hasan’ın trajik aşkını anlatır.
Yörük Kızı ile Köylü Delikanlının Aşkı
Efsaneye göre, pazarda tanışıp birbirlerine aşık olan Emine ve Hasan evlenmek ister. Ancak Emine’nin ailesi, Hasan’ın Yörük hayatının zorluklarına dayanamayacağını düşünerek bu evliliğe karşı çıkar. Hasan’ın kendini kanıtlaması için 40 okka (yaklaşık 51 kg) tuz çuvalını sırtında obaya taşıması istenir. Hasan, Emine ile yola çıkar fakat zorlu dağ yolunda gücü tükenir ve Gökbüvet mevkinde yere yığılır. Emine’ye ulaşamayan Hasan, gururuna yenik düşerek kendini Sütüven Şelalesi‘nin sularına atar. Hasan’ın cansız bedenini gören Emine de kendini yakındaki ulu çınara asarak canına kıyar. O günden sonra şelale ‘Hasanboğuldu’, çınar ise ‘Emine Çınarı’ olarak anılır.
Doğanın Kalbinde Bir Nefes
Hasan’ı aşkından boğan Sütüven Şelalesi, günümüzde ziyaretçilerine adeta bir nefes oluyor. Buz gibi suyu, gökyüzünü örten ağaçları ve bol oksijeniyle insanı büyüleyen bu yerde, Kazdağları’nın şifalı havasını ciğerlerinize çekmek en doğru aktivite. Göknar, kayın, çınar ve ıhlamur ağaçlarının arasında doğanın sunduğu şölenin tadını çıkarırken, belki de Hasan ile Emine’nin sevda türkülerini duyabilirsiniz.
Altınoluk: Dünyaca Ünlü Zeytinyağı ve Oksijen Deposu
Kazdağları’nın büyüleyici atmosferinden ayrılarak Altınoluk merkezine yöneliyoruz. Adını Şahinderesi Kanyonu ve altın sarısı zeytinyağından alan bu eski Rum köyü, deniz ve dağ turizmini bir arada sunuyor. Bölge, İtalyanların bile zeytinyağı haritasında yeşil hatla işaretlediği, dünyanın en kaliteli zeytinyağlarına ev sahipliği yapıyor. Astım hastalarına önerilen bu bölgenin oksijen çadırı olmasının sırrı ise Şahinderesi Kanyonu. Bu ‘U’ şeklindeki kanyon, Kazdağları’ndan aldığı çam kokulu havayı ovaya, denizden aldığı iyotlu havayı ise dağlara taşıyarak doğal bir hava sirkülasyonu sağlıyor. 27 kilometre uzunluğundaki kanyonu rehbersiz gezmek tavsiye edilmiyor.
Küçükkuyu ve Troya Savaşı’nın Mitolojik Kökenleri
Efsanevi yolculuğumuzun son durağı, şirin bir balıkçı köyü olan Küçükkuyu. Homeros’un İlyada Destanı‘nda sıkça adı geçen bu yer, Tanrıların Kralı Zeus’un yaşadığı yer olarak bilinir. Efsaneye göre, Troya Kraliçesi Hekabe’nin oğlu Paris’i doğurmadan önce gördüğü rüya, 10 yıl sürecek olan meşhur Troya Savaşı‘nı başlatır. Rüşvet olarak Spartalı Helena’nın aşkını vadeden Afrodit‘i seçen Paris, Helena’yı Troya’ya kaçırır. Bu olay üzerine Akhalar, Troya’ya savaş açar. Tanrı Zeus‘un bu savaşı İda Dağı’nın zirvesinden izlediği söylenir. Hatta meşhur Truva Atı’nın, bugün koruma altındaki Kaz Dağı göknarından yapıldığı rivayet edilir. Binlerce yıl önce büyük bir savaşa tanıklık eden bu şirin ilçe, bugün sakin ve huzurlu yapısıyla ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor.