Siyasi Gündemde “Adı Konmamış Süreç” ve Yeni Komisyon Tartışmaları
Türkiye’nin siyasi rejimini ve kaderini etkileme potansiyeli taşıyan ve “adı konmamış bir süreç” olarak nitelendirilen gelişmeler, taraflar arasındaki çelişkileri de beraberinde getiriyor. Bu sürecin bir devamı olarak kurulması planlanan ve başlangıçta “Barış Komisyonu” olarak anılan yapının ismi ve niteliği, siyasi partiler arasında ciddi bir anlaşmazlık konusu haline geldi.
Partilerin Komisyon İçin İsim Önerileri Farklılık Gösteriyor
AKP’nin “Terörsüz Türkiye” olarak isimlendirmek istediği komisyona diğer partiler farklı isimler öneriyor. Bu durum, daha en başında bir uzlaşı eksikliğine işaret ediyor:
- MHP: “Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu”
- CHP: “Terörsüz Demokratik Türkiye Komisyonu”
- DEM Parti: “Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu”
Komisyonun Yapısı ve Güç Dengeleri
İsim üzerinde bir anlaşma olmasa da komisyonun yapısı netleşmiş durumda. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından siyasi parti gruplarına gönderilen yazıya göre, 51 kişilik “Başkanlık Komisyonu” kurulacak. Partilerin sandalye dağılımı ise şöyle planlandı:
- AKP: 21 milletvekili
- CHP: 10 milletvekili
- DEM Parti: 4 milletvekili
- MHP: 4 milletvekili
- İYİ Parti ve Yeni Yol: Üçer milletvekili
Ayrıca, mecliste grubu bulunmayan HÜDA PAR, Yeniden Refah, TİP, EMEP, DSP ve DP gibi partiler de komisyonda birer üye ile temsil edilecek. Bu dağılım neticesinde iktidar kanadı; AKP (21), MHP (4), HÜDA PAR (1) ve DSP (1) sandalyeleriyle toplamda 27 üyeye ulaşarak, 51 kişilik komisyonda salt çoğunluğu elde ediyor. Bu durum, iktidarın komisyon kararlarını diğer partilerin onayına ihtiyaç duymadan çıkarabileceği anlamına geliyor ve muhalefet partilerinin rolünü sembolik bir düzeye indirebileceği endişelerini doğuruyor.
DEM Parti ve Kandil’den Gelen Çelişkili Açıklamalar
Süreçle ilgili olarak Kürt siyasi aktörlerinden gelen ve birbiriyle çelişir görünen iki önemli açıklama dikkat çekti.
DEM Parti İmralı Heyeti’nin Açıklaması
“DEM Parti İmralı Heyeti olarak 25 Temmuz 2025 tarihinde İmralı Cezaevi’nde Sayın Abdullah Öcalan ile üç buçuk saat süren bir görüşme gerçekleştirdik… Sayın Öcalan da törenin gerçekleştirilme biçimini, sergilenen irade, inanç ve barış kararlılığını çok değerli bulduğunu belirtti. TBMM gündemindeki komisyon çalışmasının kapsamlı ve kapsayıcı bir yöntemle barış ve demokrasi adına önemli katkılar sunmasını beklediğini vurguladı.”
Cemil Bayık’tan Tarihsel ve Konjonktürel Değerlendirmeler
Aynı dönemde Yeni Yaşam Gazetesi’ne konuşan PKK/KCK yöneticilerinden Cemil Bayık‘ın açıklamaları ise farklı bir perspektif sundu.
“Burada aslında Mustafa Kemal’i esas alıyor… Lozan’da neyin pazarlığı oldu? Sovyetler’i bırak Kürtleri bırak biz seni tanırız… Bizim mücadelemiz onları öyle bir hale getirdi ki sorunlarla yüz yüze geldiler. Beka sorunu yaşamaya başladılar… Kürtler Ortadoğu’da herkesin kaderini belirleyen bir güç haline geldi. Türkiye de Kürtlere muhtaç hale geldi… Önderlik bunu gördü ve ‘Biz sizinle sorunları çözmek istiyoruz, İsrail ile İran ile değil’ dedi… Önderlik PKK kendini feshetsin dediyse bunun için dedi yoksa başka bir şey için değil.”
Bayık’ın tarihsel analizleri ve Atatürk ile günümüz politikalarını birleştiren yorumları, yüzeysel ve konjonktürel olarak değerlendiriliyor. Bu yaklaşımın, Türkiye’deki mevcut sürece olumlu bir katkı sunmaktan uzak olduğu ve Suriye’deki oluşumu merkeze alan bir strateji izlediği görülüyor. Yaşanan yeni gelişmeler ve açıklamalar ışığında, iktidarın süreçteki adımları, tutarsızlıkları ve çelişkileri daha yakından incelenmeyi bekliyor.