Sunay Akın’dan Yeni Kitap: ‘Koyu Mavi Memleket Kumaşı’ ve Kültürün Önemi

Fotoğraf: Atilla Alp Bölükbaşı

Yazar ve sanatçı Sunay Akın ile sohbet etmek, tarihin tozlu raflarından çıkarılmış, sıcacık bir anı defterini karıştırmaya benzer. Akın’ın yeni kitabı “Koyu Mavi Memleket Kumaşı”, okurlarını geçmişle bugün arasında şiirsel bir yolculuğa çıkararak, tarihin unutulmuş kahramanlarını ve sessiz kalmış öykülerini gün yüzüne taşıyor. Bu eser, sadece belleğimize değil, kalbimize de dokunan bir anlatı sunuyor.

Cumhuriyetin Temeli Kültürdür

Sunay Akın, “Geçmişten bize kalan bilgi ancak onu doğru okuyabilirsek geleceğimizi aydınlatır,” diyerek yeni kitabının felsefesini özetliyor. Geçmişin merkezine sarayları değil, insanı yerleştirerek geleceğe daha insani bir dünya bırakılabileceğini vurgulayan Akın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” sözünü hatırlatıyor. Kültürü, insanın doğa, bilim ve sanatla kurduğu bir ilişki olarak tanımlayan yazar, bu ilhamla geleceğe seslendiğini belirtiyor.

Hikâyeyi Etkileyici Kılan Nedir?

Bir hikâyeyi unutulmaz kılan unsurun kurgu olduğunu ifade eden Sunay Akın, yazma sürecini şöyle anlatıyor: “Ben yazarken, ilk bakışta alakasız gibi görünen ayrıntıları bir araya getiriyorum. Şair kimliğimle hareket ettiğim için düz yazılarımda da sözcüklerle şiir gibi örülü yapılar kuruyorum.” Okurda merak uyandırmayı ve “Bunu hiç böyle düşünmemiştim” dedirtmeyi hedeflediğini belirten Akın, bu kitabında şaşırtıcı ve düşündürücü kurguyu daha da derinleştirdiğini söylüyor.

Oyuncak Müzesi’nden Kitaplara: Çocukluğun İzleri

Kurucusu olduğu Oyuncak Müzesi’nin felsefesine de değinen Akın, oyuncakların aslında büyüklerin kendi dünyalarını çocuklara aktarma aracı olduğunu belirtiyor. “Oyuncaklar masum nesneler değil, çoğu zaman ideolojik objelerdir,” diyen Akın, bu gerçeğin izlerinin kitaplarında da bulunduğunu ifade ediyor. İstanbul Oyuncak Müzesi, Barış Manço Müzesi ve Masal Müzesi gibi projelerinin hepsinin aynı hayale, aynı içsel çocuğa uzandığını vurguluyor.

Yazmak mı Anlatmak mı? Sahne ve Kalem Arasındaki Köprü

Sunay Akın için her şeyin başlangıcı yazmak. “Kalemle kurduğum dünya olmasa sahnede de olamazdım,” diyen yazar, sahnenin yazılı dünyanın ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu söylüyor. Yeni kitabıyla aynı adı taşıyan gösterisinde sahneye bir meddah gibi çıktığını belirten Akın, anlatısına şu sözlerle başlıyor:

“Size bir hikâye anlatıcısıyla sesleniyorum çünkü ülkem bir yangın yeri.”

Bu selamın hem geçmişe bir gönderme hem de bugünün ruhunu taşıdığını ifade eden Akın, sahnede yazdıklarını adeta birer pop-up kitaba dönüştürerek seyirciye yaşanmış bir hafıza sunduğunu belirtiyor.

Gülcemal’in Köpükleri ve Memleketin Gizli Ayrıntıları

Kitabında Yaşar Kemal ve Abidin Dino gibi isimlerin simgesel anlarına yer veren yazar, bu lekesiz insanların memleketin kumaşındaki desenler olduğunu söylüyor. Tarihi sadece hamasi söylemlerle değil, sanatın ve bilimin ışığıyla anlatmanın önemine dikkat çeken Akın, Gülcemal vapurunun hikayesini örnek veriyor: “Çanakkale Savaşı sırasında düşman denizaltıları vapurların hızını dalga izlerinden hesaplıyordu. Ressamlar, Gülcemal’in önüne köpük çizerek bu hesaplamayı yanılttı. İşte ben bu noktadan itibaren savaşı resim sanatının diliyle anlatmaya başladım.”

Türkiye’nin Sigortası: Kültür ve Adalet

Yıllardır yinelediği “Kültür bir ülkenin sigortasıdır” sözünü açıklayan Sunay Akın, bugünün Türkiye’sinde bu sigortayı korumak için en çok adalete ihtiyaç olduğunu vurguluyor. “Adaletin olmadığı bir yerde kültür ne kök salabilir ne de yeşerebilir,” diyen Akın, kültürel çözülmenin toplumu ortak değerlerinden uzaklaştırdığını belirtiyor. Kültürün zeytin ağacını, bir kuş evini, Fikirtepe’nin ruhunu koruma iradesi olduğunu söyleyen yazar, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Adalet olmadan hayal kurulamaz. Adalet yoksa, fikir büyümez. Eğer bu toplumsal vicdanı kaybedersek elimizde kalan, sigortası atmış bir ülke olur. Kültür, o sigortanın ta kendisidir.”