Futbol Tutkusu Türkiye’de Bir Çılgınlık mı? Gerçeklerden Kaçışın Analizi

Ekonomik Sıkıntılar ve Futbol Hayalleri Arasında

Yolda karşılaştığım bir tanıdık, selamlaştıktan sonra yolunu değiştirip yanıma yaklaşıyor ve fısıltıyla soruyor: “Biliyorum, bıraktın bu işleri ama ne diyorsun, Osimhen Avrupa’da şampiyon yapar mı bizi?” Bu soru karşısında şaşkınlığımı gizleyemiyorum. Henüz birkaç gün önce emekli maaşını, artan elektrik ve doğalgaz faturalarını konuşmuştuk. Geçim sıkıntısı nedeniyle kızının evinden ayrılıp tek başına kiraya çıkmış, ileri yaşına rağmen ayakta kalma mücadelesi veriyordu.

Şimdi ise Galatasaray‘ın Napoli‘ye 100 milyon Euro mu yoksa 75 milyon Euro mu verdiğini tartışmamızı bekliyordu. Elbette bu konular vakit geçirmeye yarayabilir, ancak benim bu tür sohbetlere hiç mecalim yok. Ona, “Tek bir futbolcu bizim ligde belki şampiyon yapar ama Avrupa’da böyle bir şey mümkün olmaz” gibi belirsiz bir cevap veriyorum. Cevabımdan hoşnut kalmadığı belli oluyor; elini “hıh” der gibi bir hareketle sallayarak yanımdan uzaklaşıyor.

Futbol: Kitleleri Oyalayan Bir Afyon mu?

Futbol ve takım tutmak, insanı fena halde oyalayan, dertlerini unutturan ve hatta hayaller kurduran bir olgu. Hiçbir şeye heyecan duymaya gücünüz yokken, bir anda kendinizi coşku içinde bulabiliyorsunuz. Bu nedenle futbolu en çok alt sınıflar ve onları bu şekilde oyalayan “yukarıdakiler” seviyor. Bu yönüyle oldukça insani bir durum, bunu kabul etmek gerek.

Ancak, dünyadaki hiçbir sorunu umursamayıp sadece futbola tapan insanlara karşı bir antipatim olduğunu baştan belirtmeliyim. Kendi çocuklarının dertlerine katlanamayıp onlara eziyet eden, fakat sevdikleri futbolcu skandallara karıştığında “hoş görmek gerek, ne de olsa genç adam” diyerek savunan tiplere ise hiç tahammülüm yok.

Taraftarlıkta Tutarsızlık ve Çıldırma Hali

Bir Beşiktaş maçı öncesi kameralara konuşan babalar, “Çocuklarımızı da Orkun Kökçü olarak yetiştiriyoruz” diyorlardı. Maçın ardından ise aynı kişilerden “Abi Orkun Kökçü kim ya! Rezalet!” şeklinde haykırışlar yükseliyordu. Benzer bir tablo Fenerbahçe Divan Kurulu toplantısında da vardı; başarısızlıkları ima ederek “çocuklarımız ağlıyor” diyen insanlar görüyordum.

Bu adeta bir çıldırma hali. Peki, bir gün sona erer mi? Hiç sanmıyorum. Ancak bu tutkunun içine biraz da yeryüzünün gerçekleri karışmalı. Örneğin, tribünlerin tam ortasında Gazze’deki soykırım da konuşulmalı. Neden olmasın? Futbolu sevelim, ancak futbolla sersemlemeyelim. Bir zamanlar durumun böyle olmadığını hatırlıyorum. Sonra ne oldu da bu hale geldik?

Not Defterinden

Dört ayağı olduğu ve siz bitirdiğinizde sağlam şekilde ayakta durduğu sürece, masanızın hangi ayağını önce yaptığınız önemli değildir.

EZRA POUND / Okumanın Alfabesi