UAEA’nın Rolü İsrail Saldırılarıyla Zayıfladı mı?
Viyana Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Heinz Gaertner, İsrail’in İran’daki nükleer tesislere düzenlediği saldırıların ardından tırmanan UAEA-İran krizi hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Gaertner, bu saldırıların Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) bölgedeki rolünü ciddi anlamda baltaladığını vurguladı.
1957’de nükleer enerjinin barışçıl kullanımını teşvik etmek amacıyla kurulan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), nükleer çalışmaların askeri amaçlara hizmet etmemesini sağlamakla görevlidir. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) taraf ülkelerdeki faaliyetleri denetleyen Ajans, bu rolü nedeniyle sık sık uluslararası krizlerin merkezinde yer almaktadır.
“İsrail, UAEA Raporunu Saldırıları Meşrulaştırmak İçin Kullandı”
Prof. Gaertner, UAEA’nın öncelikli olarak nükleer güvenlik, emniyet ve denetimlere odaklandığını ancak Ajans’ın İran hakkındaki raporlarının bazı ülkeler tarafından siyasi hedefleri için kullanıldığını belirtti. Gaertner, İran’ın Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) kapsamındaki yükümlülüklerine uyması gerektiğini, ancak UAEA’nın da İran’ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğunu henüz doğrulayamadığını ifade etti.
“İsrail, UAEA’nın İran hakkındaki Yönetim Kurulu raporunu, saldırılarını meşrulaştırmak için kullandı. Sonuç olarak, UAEA’nın rolü ciddi şekilde zayıflatıldı.”
Gaertner, gelecekteki olası müzakereler için sağlam bir zemin oluşturulmasının, UAEA’nın İran’ın çözülmemiş sorunları çözdüğünü ve izleme mekanizmalarına tam işbirliği yaptığını teyit etmesine bağlı olduğunu söyledi.
İran, Nükleer Belirsizlik Politikasına mı Yöneliyor?
İsrail saldırılarında UAEA tarafından denetlenen bazı tesislerin ağır hasar gördüğünü hatırlatan Gaertner, Tahran yönetiminin bu duruma karşılık olarak İsrail’in “nükleer belirsizlik politikasına” benzer bir strateji benimseyebileceğini ve Ajans müfettişlerini tamamen saf dışı bırakabileceğini öne sürdü. İran’ın tesislerinin gelecekte hedef alınmaması için güvence talep ettiğini, fakat UAEA’nın bu garantiyi verme yetkisi olmadığını da ekledi.
E3 Ülkeleri ve “Tetik Mekanizması” Tehlikesi
İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan E3 ülkelerinin “snapback (tetik)” mekanizmasını devreye sokma ihtimalini değerlendiren Gaertner, şu uyarılarda bulundu:
“E3 tetik mekanizmasını devreye sokarak, BM yaptırımlarını yeniden getirirse İran NPT kapsamında barışçıl nükleer program hakkı reddedildiğine karar verebilir ve anlaşmadan çekilebilir. Ancak İran, Batı’nın kendisine İsrail gibi değil, Kuzey Kore gibi muamele edeceğini dikkate almalıdır. Böyle bir senaryoda, UAEA, İran’ın nükleer faaliyetlerine erişimden tamamen mahrum kalabilir.”
Gaertner, İran’ın uluslararası izolasyondan kaçınmak için UAEA ile işbirliğini yeniden tesis etmesi gerektiğini, bunun da diplomatik çabaları yeniden canlandırabileceğini savundu.
2015 Nükleer Anlaşması ve “Tetik Mekanizması” Nedir?
İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya arasında 14 Temmuz 2015‘te, yaptırımların kaldırılması karşılığında İran’ın nükleer faaliyetlerinin sınırlandırıldığı bir anlaşma imzalanmıştı. ABD’nin 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilmesiyle süreç sekteye uğradı. İran, taahhütlerini kademeli olarak durdurarak yüksek düzeyli uranyum zenginleştirme faaliyetlerine başladı. E3 ülkeleri ise İran’ın anlaşmayı ihlal ettiği gerekçesiyle, BM yaptırımlarını yeniden devreye sokabilecek “tetik mekanizması” kozunu gündemde tutuyor.