ABD-AB Ticaret Anlaşması Avrupa’da Tartışma Yarattı
ABD Başkanı Donald Trump ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen arasında pazar günü duyurulan yeni ticaret anlaşması, Avrupa’nın bazı çevrelerinde ciddi eleştirilere neden oldu. Anlaşma, kıtanın ABD’ye olan stratejik ve ekonomik bağımlılığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Fransa’dan Sert Tepkiler: “Küçük Düşürme” ve “Boyun Eğme”
Anlaşmanın açıklanmasının ardından özellikle Fransa’dan sert tepkiler yükseldi. Bir Fransız yönetici, Trump’ın bu hamleyle Avrupa’yı “küçük düşürdüğünü” ifade ederken, Fransa Başbakanı François Bayrou anlaşmayı net bir şekilde “boyun eğme” olarak nitelendirdi. Ekonomist Olivier Blanchard ise durumu daha da keskin bir dille özetledi.
Anlaşma tamamen eşitsiz ve AB için bir mağlubiyettir.
Anlaşmanın Ağır Bedeli ve Eleştirilen Maddeler
Eleştirilerin temelinde, ABD’nin Avrupa Birliği’nden ithal edilen ürünlere uyguladığı gümrük vergisini %30’dan %15’e düşürmesi, ancak bu oranın AB’nin talep ettiği %10’luk seviyenin oldukça üzerinde kalması yatıyor. Anlaşma karşılığında AB’nin üstlendiği taahhütler ise oldukça dikkat çekici:
- ABD’ye 600 milyar dolarlık yatırım yapılması.
- 750 milyar dolarlık Amerikan enerji ürünü satın alınması.
- “Muazzam miktarda” Amerikan silahı alımının taahhüt edilmesi.
Farklı Bir Bakış Açısı: “Bu Bir Yenilgi Değil, Gerçeklerin Kabulü”
Ancak Fortune’un haberine göre, Brookings Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı Robin Brooks, durumu bir yenilgi olarak görmüyor. Brooks, bu anlaşmanın jeopolitik ve ekonomik gerçeklerin bir yansıması olduğunu savunuyor.
Bu, aslında ekonomik ve jeopolitik gerçeklerin kabulüdür; çünkü AB’nin ABD’ye olan ihtiyacı, ABD’nin AB’ye duyduğu ihtiyaçtan daha fazla. Sonuçta, Ukrayna Rusya’ya karşı verdiği varoluş mücadelesi verirken AB’nin Ukrayna’yı ayakta tutabilmesi için ABD silahlarına ihtiyacı var. Bu, bir ticaret savaşının tırmandırılacağı bir ortam değil.
Trump’ın Değişen Ukrayna Politikası ve Rusya’ya Yönelik Mesajı
Trump’ın son dönemde Ukrayna’ya yönelik tutumunda belirgin bir değişim yaşanıyor. Başlangıçta Kiev’e desteğe mesafeli duran Trump, bu ay Ukrayna’ya daha fazla Patriot hava savunma sistemi gönderme sözü verdi. Ayrıca, Avrupa ülkelerinin ABD’den silah alıp bunları Ukrayna’ya devretmesini içeren bir planı da onayladı. Trump aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘e barış için iki haftadan az süre tanıdığını, aksi halde ağır yaptırımlar uygulayacağını belirtti.
Piyasa Algısı Değişiyor
Macquarie analistleri, ABD’nin küresel güvenlik taahhütlerinden çekildiği yönündeki piyasa algısının, AB, Birleşik Krallık ve Japonya ile yapılan son anlaşmalarla tersine döndüğünü vurguluyor.
Arka planda ABD’nin jeopolitik angajmanına yönelik yenilenen bir taahhüt de söz konusu: Ukrayna’nın güvenliğine bağlılık, İran’ın nükleer kapasitesine karşı atılan adımlar bunlara örnektir.
Avrupa’nın Savunma İkilemi ve Artan Rusya Tehdidi
Avrupa, kendi askeri kapasitesini artırma yönünde adımlar atsa da bu sürecin zaman alacağı bir gerçek. Zira NATO kuvvetleri, Amerikan silah sistemlerine büyük ölçüde entegre ve bağımlı durumda. Rusya tehdidinin tüm kıtayı etkilemesi, Avrupa’da yeniden silahlanma gerekliliğini artırıyor. Danimarka Savunma İstihbarat Servisi‘nin raporu, bu tehdidin boyutunu ortaya koyuyor.
Eğer Rusya, NATO’yu askeri olarak zayıf veya siyasi olarak bölünmüş görürse, Avrupa’daki bir veya birden fazla NATO ülkesine karşı bölgesel savaşta askeri güç kullanmaya daha istekli olacaktır. Bu ihtimal özellikle de ABD’nin Avrupa’daki NATO ülkelerini bir savaş durumunda desteklemeyeceği ya da destekleyemeyeceği yönünde bir değerlendirme yapması halinde daha fazla geçerli olacaktır.