Fedakarlığın Bilimsel Kökenleri: İnsan Doğası Gerçekten Bencil mi?

Uçaktaki Oksijen Maskesi İkilemi: Bencillik mi, Mantık mı?

Uçak yolculuklarında sıkça duyduğumuz bir anons, modern yaşamın en temel ikilemlerinden birini özetler: “Önce kendi oksijen maskenizi takın, sonra başkalarına yardım edin.” Bu talimat, 10.000 metre yükseklikte hayatta kalmak için akıllıca bir strateji olsa da, aynı zamanda narsisizmin prim yaptığı bir dünyada rahatsız edici bir felsefeye de işaret edebilir: Her zaman kendini önceliklendir.

Sosyal psikolog Geert Hofstede, bireyciliği “insanların, daha büyük bir bütünün parçası olduklarını düşünmek yerine, bağımsız olduklarını hissetme düzeyi” olarak tanımlar. Özellikle Batı toplumlarında giderek popülerleşen bu akım, gerçekten de insan doğasının temelini mi oluşturuyor?

“İnsanlar Özünde Bencildir” Varsayımı Sorgulanıyor

Leeds Beckett Üniversitesi’nden psikolog Steve Taylor‘a göre, psikoloji, ekonomi ve biyoloji gibi alanlar, insanın özünde acımasız ve bencil olduğu varsayımını uzun süre normalleştirdi. Ancak yeni araştırmalar, bu karamsar tabloya karşı daha umut verici bir bakış açısı sunuyor.

Seyirci Etkisi Teorisinin Çöküşü

Örneğin, 1960’larda ortaya atılan ve bir kriz anında çevrede başkaları varken insanların müdahaleden kaçındığını öne süren “seyirci etkisi” teorisi, 1964’teki Kitty Genovese cinayetiyle popülerleşmişti. Olayı yaklaşık 40 kişinin izlediği iddia edilse de, sonraki araştırmalar bu iddiayı destekleyecek kanıt bulamadı. 2007 tarihli bir makale, bu anlatının “acil yardım davranışlarını incelemeyi sınırlayan modern bir hikâye” olduğunu belirtmiştir.

Aksine, 2020’de yayımlanan bir çalışma, İngiltere, Hollanda ve Güney Afrika’daki şiddet olaylarının güvenlik kamerası görüntülerini inceleyerek 10 vakadan 9’unda bir veya daha fazla kişinin müdahale ettiğini ortaya koydu. Grup büyüdükçe müdahale olasılığı da artıyordu.

Fedakarlık: Düşünülmüş Bir Karar mı, İçgüdüsel Bir Refleks mi?

Başkaları uğruna hayatlarını riske atanlara verilen Carnegie Kahraman Madalyası sahipleri üzerine 2014’te yapılan bir araştırma, bu kişilerin davranışlarını bilinçli bir karar olarak değil, içgüdüsel ve otomatik bir tepki olarak tanımladıklarını gösterdi. Taylor, “Elbette yüzeyde bencil davranabildiğimiz bir seviyede faaliyet gösteriyoruz. Ama bu, egomuzun ya da sosyal olarak inşa edilmiş kimliğimizin seviyesidir” diyor. İnsanın içgüdüsel olarak fedakar davranma kapasitesi de vardır.

Kriz Anlarında Ortaya Çıkan İnsanlık

Bu durum, büyük trajedilerde de kendini gösterir. Mayıs 2017’de Manchester’daki Ariana Grande konserine düzenlenen saldırı sonrası hazırlanan Kerslake Raporu’nda şu ifadelere yer verilmiştir:

“Henüz tehlike geçmemişken, bireysel cesaret ve özveriyle yapılan yüzlerce, belki de binlerce yardım eylemine şahit olundu.”

Benzer fedakarlık öyküleri 11 Eylül ve 2015 Paris terör saldırılarında da yaşanmıştır.

Bencilliği gösteren bir çizim

Fedakarlığın Evrimsel ve Biyolojik Temelleri

Taylor, insanın yardımseverliğinin evrimsel bir kökeni olduğunu belirtiyor. Avcı-toplayıcı atalarımız, hayatta kalmak için iş birliğine dayalı gruplar kurmak zorundaydı. “Erken dönem insanlarının rekabetçi ya da bireyci olmaları için hiçbir neden yoktu. Bu, hayatta kalmamıza yardımcı olmazdı,” diyor Taylor. Nitekim, antropolojik araştırmalar günümüzde bu şekilde yaşayan toplulukların kaynaklarını eşit paylaştığını göstermektedir.

Tayvan Ulusal Üniversitesi’nden Ching-Yu Huang‘a göre, çocuklar üzerine yapılan çalışmalar da “fedakar doğduğumuzu” ortaya koyuyor. Henüz 14-18 aylık bebekler bile, karşılığında ödül almasalar dahi başkalarına yardım etme eğilimi gösteriyor. İyilik yapmak, aynı zamanda daha iyi ruh sağlığı, özgüven ve daha düşük yüksek tansiyon riski ile ilişkilendirilmiştir.

Beynimiz Fedakarlığa mı Programlı?

Georgetown Üniversitesi’nden nörobilimci Abigail Marsh ve ekibinin yaptığı bir araştırma, tanımadıkları kişilere böbreklerini bağışlayan insanların beyin yapılarını inceledi. Sonuçlar şaşırtıcıydı: Fedakar kişilerin, beynin duygu merkezi olan sağ amigdalalarının daha büyük olduğu ve korkmuş yüz ifadelerine daha güçlü tepki verdiği görüldü. Bu bulgular, psikopatik bireylerde beklenen sonuçların tam tersiydi.Bencilliği gösteren bir illüstrasyon

Ahlaki Denge: Mükemmel Olmak Yerine Gerçekçi Olmak

Peki bu, her zaman başkalarını önceliklendirmemiz gerektiği anlamına mı geliyor? King’s College London’dan etik felsefecisi Tony Milligan, insanların çoğunluğunun “ahlaki açıdan ortalama” olduğunu kabul etmesi gerektiğini söylüyor. Milligan’a göre, Nelson Mandela veya Gandhi gibi figürleri birebir örnek almak gerçekçi değil.

“Kendinize sormanız gereken soru, ‘Buda ne yapardı?’ değil. ‘Ben ne yapabilirim? Bu benim kapasitem dahilinde mi?’ olmalı.”

Bu yaklaşım, becerilerimizi adım adım geliştirmemize ve hayal kırıklığından kaçınmamıza yardımcı olabilir.

Kültürün Fedakarlık Anlayışına Etkisi: Bireycilik ve Kolektivizm

Fedakarlık eğilimlerimiz, içinde büyüdüğümüz kültürden de derinden etkilenir. ABD ve İngiltere gibi bireyci kültürler ile birçok Asya ülkesindeki kolektivist kültürler arasında belirgin farklar vardır. Kolektivist toplumlarda bireyler, toplumun iyiliğini kendi iyiliklerinin önüne koyma eğilimindedir. Bu durum, COVID-19 pandemisi sırasında maske takma oranlarına bile yansımıştır.

Çocukluğunu Tayvan’da geçiren Ching-Yu Huang, bu kültürel farkı bizzat deneyimlemiş. “Özellikle genç bir kadınsanız ve kendinizi ön planda tutmak istiyorsanız, bu hoş karşılanmaz. Size ‘dişi kaplan’ derler,” diyor. Huang, bireyci kültürlerde kendini ifade etmenin daha kabul edilebilir olduğunu, ancak her iki yaklaşımın da kendi zorlukları olduğunu belirtiyor. Sürekli başkalarını düşünme zorunluluğu, zamanla ağır bir yüke dönüşebilir.

Sonuç: Dengeli Bir Yaklaşım

Bilimsel veriler, çoğumuzun olağanüstü fedakarlık kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor. Ancak kararlarımız; kültür, deneyimler ve ahlaki olarak “ortalama” olma halimizden etkilenir. Başkalarına yardım etmek harika bir erdem olsa da, bazen kendi oksijen maskemizi takmakta, yani kendimize öncelik vermekte bir sakınca yoktur.