Usta fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar‘ın 1952 yılından günümüze uzanan fotoğraf yolculuğunu gözler önüne seren “Analogdan Dijitale” adlı sergisi sanatseverlerin ziyaretine açıldı. Sergi, Keribar’ın objektifinden İstanbul’un yıllar içindeki keskin değişimini ve farklı yüzlerini yansıtan özel bir seçki sunuyor. Eserler, analog ve dijital teknolojinin fotoğraf sanatına etkilerini de çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
İzzet Keribar: “İstanbul Gibi Muhteşem Bir Yerde Doğdum”
AA muhabirine konuşan İzzet Keribar, İstanbul’da yaşayan bir fotoğraf sanatçısı olmanın kendisi için büyük bir şans olduğunu belirtti. İstanbul’un hayatındaki önemine vurgu yapan Keribar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul gibi muhteşem bir yerde doğdum. Bu benim için çok kıymetliydi. Ailemden çok önemli destekler gördüm. Benden 8-9 yaş büyük bir abim ve her şeyi benden 100 kere daha iyi bilen bir babam vardı. Bana fotoğraf çekmeyi o aşıladı. Onların benim için fotoğrafa başlamamdaki rolleri çok büyüktü.”
“Fotoğraf Çekmek Benim İçin Bir Hayat Tarzı”
Fotoğraf sanatına 1952 yılında başladığını belirten usta sanatçı, o günleri şöyle anlattı:
“16 yaşındayken haftalık harçlıklarımı biriktirerek bir makine aldım. Ama gözüm Leica’daydı ve 1953’de babam bana onu, mezuniyetimde hediye etmişti. Buradaki sergide gördüğünüz fotoğrafların büyük bir çoğunluğunu 1953 model o Leica‘yla çektim. Kore’de askerlik yaptıktan sonra fotoğrafa bir süre ara verdim. 1980’den sonra ise fotoğrafa hızlı bir geri dönüş yaptım ve hala elimden geldiği kadar çalışmaya devam ediyorum.”
Sergilenen pek çok karenin bugün tekrar çekilmesinin imkansız olduğuna dikkat çeken Keribar, şu ifadeleri kullandı:
“Şu anda benden sergilenmek için istenen fotoğraflar, artık çekilmesi çok zor olanlar. Bugün arasanız da bu fotoğraflardaki açıları bulamazsınız. Çünkü İstanbul, o eski İstanbul değil. Burada 1950’lerden başlayarak günümüze uzanan eserler var. Bu anlamda önemli bir arşive sahip olduğumu söyleyebilirim.”
Fotoğrafa olan tutkusunu dile getiren sanatçı, “Fotoğraf, hayatımı zenginleştiren ve renklendiren en önemli unsur. Fotoğraf çekmek benim için bir hayat tarzı. Türkiye’ye fotoğrafı sevdiren kişilerden biriyim ve benden dersler alan birçok öğrencim oldu. Sergiye ziyaret edecekler de hem fotoğraf sevgime hem de İstanbul başta olmak üzere mekanların değişimine tanıklık edecekler.” diye konuştu.
Küratör Gözüyle İzzet Keribar
Serginin küratörü Ercüment Çilingiroğlu, sergide İzzet Keribar’ın daha az bilinen fotoğraflarına yer vermeye çalıştıklarını ifade etti. Çilingiroğlu, “Buradaki eserlerin büyük bir bölümü İstanbul’la ilgili. Sanatçının dünya müzelerinde çektiği ve farklı fotoğraflardan kolaj yaptığı diasec eserler de var. Dolayısıyla sanatseverler karma bir sergiye tanıklık edecekler.” dedi.
Çilingiroğlu, Keribar’ın İstanbul ile kurduğu özel ilişkiyi Orhan Veli’nin dizeleriyle anlattı:
“Orhan Veli bir şiirinde, ‘İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı’ der. Keribar bize, Orhan Veli’nin bu şiirinden çok kısa bir zaman sonrasında, ‘İstanbul’u izliyorum gözlerim açık ve kameram yanımda’ diye seslenmektedir. İzzet Keribar, gittiği hiçbir yerde kamerasını elinden bırakmaz.“
Çilingiroğlu, Keribar’ın kendi kuşağı içindeki önemine de değinerek, “Ara Güler’den Ozan Sağdıç’a kadar aynı kuşaktan isimler şehri ve insanı eserlerinde ele almışlardır. İzzet Keribar da bu ekolün içinde yer alıyor. Onu ayrı kılan, çok fazla yeri ziyaret etmesi ve bunun sonucunda birçok mekanı tekrar tekrar fotoğraflamasıdır.” şeklinde konuştu.
Sergi, 29 Ağustos‘a kadar sanatseverler tarafından ziyaret edilebilecek.