Sana Göre Haber

Kamboçya-Tayland Sınır Krizi: Güneydoğu Asya’da Güç Dengelerini Sarsan Gerilim

Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Diren Doğan, Kamboçya ve Tayland sınırında tırmanan gerilimi, ilan edilen ateşkesin arka planını ve bu ateşkesin sürdürülebilirliğini analiz etti.

Tim Marshall, ‘Coğrafya Mahkumları’ adlı eserinde, ulus devlet sürecinin kabile temelli Afrika’ya büyük gelirken, medeniyet temelli Asya’ya dar geldiğini belirtir. Bu tespit, Asya kıtasının doğusundan batısına kadar sınır sorunlarıyla dolu olduğu düşünüldüğünde oldukça isabetlidir.

Bu karmaşık dönüşüm, özellikle zorlu bir dekolonizasyon süreci geçiren Güneydoğu Asya ülkeleri için çok daha iç içe geçmiş dinamiklerle ilerlemiştir. Son günlerde Kamboçya ile Tayland arasında yaşanan ve çok sayıda sivilin yerinden edilmesine, onlarca can kaybına yol açan sınır çatışmaları da bu tarihsel mirası taşımaktadır. Bu çatışmalar, yalnızca iki Güneydoğu Asya ülkesini değil, aynı zamanda ASEAN‘ın kurumsal reflekslerini, Çin‘in yükselen nüfuzunu ve ABD‘nin bölgesel istikrar misyonunu da yeniden tartışmaya açmıştır. 28 Temmuz’da Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da varılan ateşkes, askeri gerilimi dindirme amacının ötesinde, ASEAN’ın kriz çözüm kapasitesini ve büyük güçlerin rekabeti ekseninde Güneydoğu Asya’nın özerkliğini gözler önüne sermektedir.

Tarihsel Arka Plan ve Egemenlik Anlaşmazlığının Kökleri

Tayland ve Kamboçya arasındaki sınır anlaşmazlıkları, yüzeyde bir toprak meselesi gibi görünse de kökleri sömürge sonrası sınır çizimlerinin bıraktığı mirasa dayanmaktadır. Çatışmanın sembolik ve stratejik merkezini ise Preah Vihear Tapınağı ve çevresindeki arazi oluşturmaktadır. Tapınak, 1962 yılında Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından Kamboçya’ya verilmiş olsa da tapınağa ulaşımı sağlayan arazinin mülkiyeti hala tartışmalıdır. UNESCO‘nun 2008’de tapınağı Dünya Mirası ilan etmesi, Tayland’daki milliyetçi çevrelerde büyük bir rahatsızlık yaratmış ve konuyu kültürel egemenlik tartışmasından ulus devlet anlatılarının merkezine taşımıştır. Bu durum, sorunun teknik bir sınır ihlali olmaktan çıkıp, diplomatik gerginliklere ve askeri çatışmalara zemin hazırlamasına neden olmaktadır. Tayland açısından tapınağın Khmer kökenli olması egemenlik iddialarını zayıflatırken, kamuoyundaki milliyetçi baskı hükümetler üzerinde etkili olmaktadır. Kamboçya tarafında ise hem Hun Sen rejimi hem de oğlu Başbakan Hun Manet, bu tür krizleri ulusal birliği sağlamak ve dış politikada meşruiyet kazanmak için bir araç olarak kullanma eğilimindedir.

Çin ve ABD Arasında Sıkışan Bölgesel Denge

Son çatışmaları sadece Tayland ve Kamboçya’nın iç dinamikleriyle açıklamak yetersiz kalır. Çin’in Kamboçya üzerindeki artan stratejik etkisi de denklemin önemli bir parçasıdır. Çin’in ikinci denizaşırı askeri üssünü Kamboçya’daki Ream Donanma Üssü‘nde kuracağı iddiaları, Pekin’in Güney Çin Denizi dışında da jeopolitik bir etki alanı kurma çabasını göstermektedir. Çin, Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) kapsamındaki yatırımları ve askeri işbirlikleriyle Phnom Penh yönetimi üzerinde belirleyici bir nüfuz yaratmıştır. Bu nedenle Kamboçya’nın son adımları, sadece Tayland’a karşı değil, aynı zamanda Çin’in bölgesel pozisyonunu güçlendirmeye yönelik bir manevra olarak da okunabilir. Diğer yandan Tayland, Çin ile ilişkilerini korurken ABD ile olan stratejik ortaklığını da sürdürmektedir. Tayland, bölgedeki genel dengeye uygun olarak ekonomik açıdan Çin’den beslenirken, güvenlik tehditlerini ABD’nin askeri desteğiyle savuşturmaya çalışmaktadır. Cobra Gold tatbikatları gibi ortaklıklar, Tayland’ın Washington için önemli bir güvenlik ortağı olduğunu göstermektedir. Bu durum, iki ülkenin dış politika eğilimlerini ayrıştırarak çatışmayı büyük güç rekabetinin bir yansıması haline getirmektedir.

ASEAN’ın Kriz Karşısındaki Sınavı

Tayland ve Kamboçya arasındaki ateşkes görüşmeleri, ASEAN’ın kurumsal kapasitesini test eden bir turnusol kağıdı niteliğindedir. Örgütün iç işlerine karışmama ve oybirliğiyle karar alma gibi temel prensipleri, bu tür krizlerde etkili bir yönetim sergilemeyi zorlaştırmakta ve örgütün meşruiyetini zedelemektedir. Malezya’nın arabuluculuk rolü, ASEAN içinde daha aktif bir diplomasi arayışını yansıtsa da Kamboçya’nın çözümü UAD’ye taşıma isteği ve Tayland’ın buna sıcak bakmaması, bölgesel bir uzlaşının önündeki engellerdir. Ayrıca, Çin’in Kamboçya üzerindeki belirgin etkisi, örgütün tarafsızlığına gölge düşüren bir diğer risk faktörüdür.

Kalıcı Barış Mümkün mü?

Mevcut ateşkes görüşmeleri, taraflar arasındaki derin güven bunalımı, egemenlik konusundaki uzlaşmazlıklar ve büyük güçlerin dolaylı etkisi nedeniyle kısa vadede geçici bir rahatlama sağlayabilir. 4 Ağustos’ta düzenlenecek Genel Sınır Komitesi (GBC) toplantısı ve Malezya koordinasyonunda kurulacak üçlü mekanizma umut verici adımlar olsa da, sorunun kökeni daha derindir. Kalıcı bir çözüm, sadece Preah Vihear Tapınağı’nın statüsünün belirlenmesiyle değil; aynı zamanda ASEAN’ın kurumsal olarak güçlenmesi, Çin’in bölgesel etkisinin sınırlandırılması ve ABD-Çin rekabetinin bölge halkları üzerindeki baskısının azaltılmasıyla mümkün olabilir. Aksi takdirde, bu tür sınır ihtilafları, yerel bir çatışma olmaktan çıkıp küresel güç dengesinin kırılgan yansımaları olarak kalmaya devam edecektir.

[Diren Doğan, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Exit mobile version