Orman Yangınları ve Vicdani Sorumluluk: Küller Arasında Kaybolan Geleceğimiz

Her Yaz Tekrarlanan Acı: Orman Yangınları

Her yaz yüreğimiz, ormanlarımızla birlikte yanar. Göğe yükselen her alev, sadece ağaçları değil, umutlarımızı da küle çevirir. Kuşların cıvıltısı, sincapların sesi kesilir ve geriye sadece toprağın acı iç çekişi kalır. Bu felaketler, yalnızca sıcak havaların değil, insan kaynaklı ihmallerin de bir sonucudur.

Küçük İhmaller, Büyük Felaketler

Felaketler genellikle küçümsenen davranışlarla başlar. Söndürülmeden atılan bir sigara izmariti, doğaya bırakılan bir cam parçası veya dikkatsizce yakılan bir ateş… “Benim yaptığımdan ne olacak ki?” düşüncesiyle atılan her adım, aslında geleceğimizi tutuşturan bir kıvılcımdır. Bu vurdumduymazlıkla çıkarılan yangınlar, doğaya olduğu kadar insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.

Yanan Sadece Ağaçlar Değil, Bir Ekosistem Yok Oluyor

Alevlerin arasında kaybolan yalnızca çam, söğüt veya meşe ağaçları değildir. Yanan, bir çocuğun oyun alanıdır, sıcak bir günde sığınılan bir gölgeliktir, serin bir ümittir. Ve en acısı, sayısız canlının yaşamıdır. Yangınlar, bir ekosistemi tümüyle yok eder. Yanan sadece ağaçlar değildir:

  • Gagasıyla yavrusuna su taşıyan kuşlar
  • Göç yolunu şaşıran leylekler
  • Kaçmaya fırsat bulamayan tavşanlar, tilkiler, kaplumbağalar
  • Toprağa hayat veren milyarlarca mikroorganizma

Bazıları “Anızları yakarak tarlayı temizliyoruz” savunmasını yapar. Ancak rüzgârın da etkisiyle bu “temizlik” ateşi, tarlaları aşarak ormanları, yani geleceğimizi yok eder. Gerçek temizlik ateşle değil, anlayış ve sorumlulukla yapılır.

Yeniden Yeşertmek Yıllar Alır

“Yeniden ağaç dikeriz” demek kolaydır ve elbette dikmeliyiz. Fakat unutulmamalıdır ki, yanan bir orman sadece ağaç değildir. O, toprağı, tohumu, dengesi ve tüm canlılarıyla bir bütündür. Yanmış bir arazinin yeniden orman vasfı kazanması, canlılara yuva olacak hale gelmesi on yıllar süren bir emek ve sabır gerektirir. Bu ekolojik dengeyi yeniden kurmanın bedelini hiç düşündük mü?

Vicdani Sorumluluk ve Bilinçli Toplum Çağrısı

İnsanlığın vicdanı en çok ormanlar yanarken sınanır. Bir çocuğa, bir hayvana, bir ağaca gösterdiğimiz şefkatle ölçülür. Yere bir çöp atarken “Bu davranışım bir ormanı yok edebilir mi?” sorusunu kendimize sormamız gerekir. Değerlerimizin farkında olmalı ve kolaya kaçmanın kaç cana mal olabileceğinin hesabını yapmalıyız.

Ormanlar sadece nefes değil, aynı zamanda insanlığın aynasıdır. Ve biz, aynaya bakınca karşımızda kül değil, umut görmek istiyorsak, birlikte korumayı, birlikte yas tutmayı ve birlikte yeniden yeşertmeyi öğrenmeliyiz.

Bu felaketleri bir bilinç doğumuna dönüştürebilirsek, aynı acıları tekrar yaşamaktan kurtulabiliriz. Ormanlar sabırla, merhametle, suyla ve en çok da vicdanla büyür. Adı ister sorumluluk, ister çevre bilinci olsun; ciğerlerimiz olan ormanları korumak hepimizin boynunun borcudur.