Vatandaşların şikayet ve taleplerini iletmesi için 2006’da kurulan Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER), başkanlık sistemine geçişle birlikte Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) adını aldı. 2018’den itibaren kullanımı hızla artan bu servis, resmi makamlara kolay erişim sunmasıyla önemli bir araç haline geldi. Ancak bu erişim kolaylığı, aynı zamanda toplumsal bir fenomen olan muhbirliğin yaygınlaşmasına zemin hazırladı.
Medyaya yansıyan haberlerde aile üyelerinin dahi birbirini “Cumhurbaşkanı’na hakaret” gibi suçlamalarla CİMER’e şikayet ettiği görüldü. Bu konuyu mercek altına alan Paris Siyasi Bilimler Akademisi (Sciences Po) öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşen Uysal, “Muhbirliğin Kurumsallaşması ve Korku Rejiminin Konsolidasyonu” başlıklı makalesi üzerine Euronews Türkçe’ye önemli açıklamalarda bulundu.
Muhbirliğin Tarihsel Negatif Anlamı ve Günümüzdeki Meşrulaştırma Çabaları
Prof. Dr. Uysal, “bilgi verme” eyleminin geniş bir kavramsal yelpazeye sahip olduğunu belirtiyor.
“Türkçede şikayetçi, ihbarcı, köstebek, ajan, muhbir gibi birçok kelime var. ‘Délateur’ yani muhbir, bu kavramlar içinde en negatif anlama sahip olanıdır. Literatürde muhbir ile şikâyet eden arasında ayrım yapanlar olsa da, bu çizgi pratikte oldukça belirsizdir. Muhbiri ayıran temel özellik, kimliğinin gizli tutulmasıdır. Son dönemde ‘muhbir’ kelimesi yerine ‘signal’ (uyarı) gibi daha masum kavramlar kullanılarak bu eylem normalleştirilmeye ve toplumda kabul görmesi sağlanmaya çalışılıyor.”
CİMER Başvurularında Erkek Egemenliği: Neden Erkekler Daha Çok İhbar Ediyor?
Makalesinde “dilekçe/şikâyet eril bir müessesedir” diyen Uysal, CİMER başvurularının yaklaşık %70’inin erkekler tarafından yapıldığına dikkat çekiyor.
“Hem benim verilerim hem de resmi istatistikler bu oranı doğruluyor. Verilerimde hiç kadın muhbire rastlamadım. Bu durum, erkeklerin doğasından değil, kamusal alanda daha fazla görünür olmaları ve ‘dışarı’ ile daha fazla ilişki kurmalarıyla ilgili. Türkiye’deki erkek egemen toplumsal yapı, ihbarcıların ezici çoğunluğunun erkek olmasını açıklıyor. Oysa Nazi Almanyası veya Doğu Almanya gibi örneklerde çok sayıda kadın muhbirin varlığı biliniyor.”
“İyi Niyetli” Bir CİMER Mümkün mü?
Prof. Dr. Uysal’a göre mesele “iyi ya da kötü niyet” değil, bir sistem meselesi.
“CİMER’in varlığı, aşırı merkezileşmiş bir yönetim sistemini resmediyor. İnsanlar en yerel sorunlarının çözümü için bile doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na başvuruyor ve metinlerini bizzat Cumhurbaşkanı’nın okuduğunu düşünüyor. Bu durum, ülkedeki kutuplaşma siyasetinin vatandaşlar tarafından nasıl içselleştirildiğini de gösteriyor. Örneğin, bir vatandaşın pandemi döneminde maske takmadığı için dönemin belediye başkanı Tunç Soyer‘i CİMER’e şikayet etmesi, siyasi tarafını belli ederken bir siyasetçiyi değersizleştirme çabasını da ortaya koyuyor.”
2015 Sonrası İhbarlardaki Artışın Sebepleri
Verilerin 2015 sonrası ihbarlarda büyük bir artış gösterdiğini belirten Uysal, bunu birkaç faktöre bağlıyor.
“Muhbirler puslu havaları sever. Türkiye’de 2015 sonrası dönem böyle bir ortama denk geliyor. Aşırı merkezileşme, sorunların çözümünün de merkezde aranmasını beraberinde getiriyor. Çoğu muhbir, kendisini Cumhurbaşkanı’nın yereldeki gözü kulağı gibi görüyor. Bu durum, otoriter yönetimlerin bir yönetme tekniğidir. Elbette CİMER’in sunduğu başvuru kolaylıklarının da bu artışta önemli bir payı var.”
Teknoloji Muhbirliği Normalleştiriyor mu?
Sosyolog Jean-Paul Brodeur’e atıfta bulunan Uysal, teknolojinin bir kolaylaştırıcı olduğunu ancak temel sebebin siyasi adımlar olduğunu vurguluyor.
“Muhbirlik olağanlaştırılıyor fakat daha muteber hale geldiğini söyleyemeyiz. Bu bir normalleşme sürecidir. İktidarlar tarafından bir vatandaşlık görevi gibi sunuluyor. Fransızcada muhbire ‘kuzgun’ (corbeau) da denir. Brodeur, kuzgunların kırlangıçlara dönüştürüldüğü bir meşruiyet sürecinden bahsediyor. Teknoloji bu yönetme biçiminin sadece bir aracıdır.”
İhbarların Altındaki Gerçek Motivasyon: Kişisel Çıkar ve Çatışmalar
Prof. Dr. Uysal, ihbarların ardındaki temel motivasyonun genellikle “adalet tesisi” gibi görünen kişisel çıkar ve çatışmalar olduğunu belirtiyor.
“Sosyal yardımlardan haksız yere yararlanan birini şikayet eden kişi kendini ‘sorumlu yurttaş’ olarak görebilir. Ancak örnekleri incelediğimizde, temel motivasyonun kişisel husumetler olduğunu görürüz. Birini örgüt üyeliğiyle ihbar eden kişinin amacı, o kişinin kadrosuna kendisinin atanmasını sağlamak olabilir. Yani ‘namuslu adam’ miti, ardında kişisel çıkarlar yatan bir kurgudan ibarettir.”
Aile İçinde İhbar: Münferit Bir Vaka mı, Sistematik Bir Durum mu?
Bir baba ile kızının birbirini şikayet etmesi gibi vakaların münferit olmadığını söyleyen Uysal, bunun ihbarın işleyiş mantığına içkin olduğunu ifade ediyor.
“Teknolojinin gelişmediği dönemlerde muhbir, kendi dar çevresini (aile, komşu, iş arkadaşı) ihbar ederdi. Teknoloji bu çemberi genişletti. Bu örnekler bize, güvenli bir alan olarak görülen ailenin bile ihbarlardan muaf olmadığını gösteriyor. Aile, çıkar ve çatışmalar üzerine kurulu bir ilişkiler ağı olabilir.”
CİMER’in Kolay Erişilebilir Olmasının Rolü
Erişim kolaylığının muhbirliği teşvik etmedeki payının çok büyük olduğunu belirten Prof. Dr. Uysal, bunun getirdiği avantajları şöyle sıralıyor:
- 7 gün 24 saat hizmet
- Evden çıkmadan internet üzerinden başvuru imkanı
- Savcılığa veya emniyete gitme zorunluluğunun olmaması
- Herhangi bir saatte, kimseyle muhatap olmadan işlem yapabilme
- Ulaşım masrafı ve enerji harcamadan sonuç alabilme
Uysal, “Klavye başında ne hayatlar karartabilirsiniz!” diyerek durumun ciddiyetine dikkat çekiyor.
Demokrasi Arzusu ve Muhbirliğe Heves Arasındaki Çelişki
Türk halkının demokrasiye olan desteği ile muhbirliğe olan eğilim arasındaki ilişkiyi değerlendiren Uysal, durumun karmaşık olduğunu belirtiyor.
“Muhbir, kendi eylemini bir tür adalet duygusuyla meşrulaştırıyor. Tunç Soyer’i maske takmadığı için şikayet eden kişi, ‘Neden biz ceza öderken onlara kesilmiyor?’ diyerek kendince bir adaletsizlikten dem vuruyor. Ancak bu kişinin, adalet arama kisvesi altında yaptığı şey aslında başka bir şeydir.”
Muhbirlikle Mücadele ve CİMER’in Hukuki Durumu
Prof. Dr. Uysal, demokratikleşme yolunda muhbirlikle nasıl mücadele edilmesi gerektiğine dair önemli noktalara değiniyor.
“Demokrasilerde de muhbirler vardır ancak etkileri azalır. Mücadelede en önemli adım hukuki süreçleri işletmektir. Muhbirin yaptığının bir bedeli olabileceğini bilmesi caydırıcı bir etki yaratır. Toplumun içe kapanması bir çözüm değil, çare mücadelededir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, Anayasa Mahkemesi‘nin Kasım 2024’te yürürlüğe giren kararına göre CİMER, yasal bir düzenleme olmaksızın faaliyet gösterdiği için işlemleri yasal değildir. Bu durum da yeni bir mücadele alanı yaratmaktadır.”
*”Honnête homme” (Namuslu – dürüst adam), 17. yüzyıl Avrupa’sının ahlaki idealini ifade eden bir tanım. Geniş bir genel kültüre, saray eşrafınca hoş karşılanan nezaket ve tevazu gibi sosyal niteliklere sahip kişileri ifade ediyor.