Sana Göre Haber

Türkiye’nin Filistin Politikasındaki Stratejik Hata: Kaçırılan Tarihi Fırsat

Türkiye’nin Filistin Politikasındaki Stratejik Hata

Geçtiğimiz günlerdeki Filistin yazısında ele alınan iki önemli nokta, araya giren orman yangınları nedeniyle yarım kalmıştı. İlk olarak, Hamas’ı yaratanın İsrail politikaları olup olmadığı sorusu ve ikincisi, Filistin’e gerçek anlamda yardım edebilecek tek İslam ülkesinin Türkiye olduğu gerçeği. Ancak Ankara, izlediği yanlış politikalar neticesinde bu tarihi fırsatı kaçırdı ve Gazze, Siyonistlerin adeta bir insan avı sahasına dönüştü.

Ankara’nın politikasını mercek altına aldığımızda, Cumhurbaşkanı’nın en başından beri Müslüman Kardeşler‘in sadık bir destekçisi ve müttefiki olduğunu görüyoruz. Bu stratejiyle Filistinlilerin ve Arap dünyasının gür sesi olma hedeflendi. Fakat Mısır’daki Sisi darbesi, Ankara’nın bu politikasını temelden çökertti.

Arap Dünyasından Destek Neden Sıfırdı?

Köktendinci bir yapıya sahip olan Müslüman Kardeşler, sadece Mısır’ın değil, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin de düşmanı konumundaydı. Dışa açılan, liberal reformlar başlatan ve küresel finans sistemiyle bütünleşen petrol zengini Arap monarşileri için köktendincilik, kabul edilemez bir tehditti.

Bu ülkelerin Hamas ile bağları ya hiç yoktu ya da oldukça zayıftı. Katar dışında neredeyse hiçbir Arap ülkesi Hamas’ı desteklemiyordu. Hamas’ın en önemli ve yegâne destekçisi konumunda ise İran bulunuyordu.

Ankara, bu karmaşık bölgesel denklemi okumakta zorlandı veya okumak istemedi. Mısır lideri Sisi ile ancak on yıl sonra, “Katil Sisi’den kardeşim Sisi’ye” söylemiyle bir diyalog kurabildi. Bu süreçte Hamas ile olan ilişkilerini ise hiç kesintiye uğratmadı ve Filistin’in kurtuluşunu Hamas üzerinden gördü.

Savaş Sonrası Gazze: “Ya Öl Ya Git” Seçeneği

Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısıyla başlayan savaş, bölgedeki tüm dengeleri altüst etti. İsrail, bu süreçte İran’ın bölgedeki vekil güçlerini büyük ölçüde zayıflattı ve Hamas’ı bitirme noktasına getirdi. Şimdi ise İsrail’in, Gazze’yi zenginler için bir tatil beldesine dönüştürme planları yaptığı ve Gazzeli Filistinlileri “ya git ya da öl” seçeneğiyle baş başa bıraktığı görülüyor. Gelinen noktada Filistinlilerin hiçbir somut destekçisi kalmamıştır.

Kaçırılan Tarihi Diplomasi Fırsatı

Eğer iktidar, Hamas merkezli bir politika izlemeseydi, bugün Filistin’e en büyük desteği sağlayabilecek ve belki de Gazze’nin bu trajik duruma düşmesini engelleyebilecek tek güç Türkiye olabilirdi. Ankara, ABD ve Avrupa ile olan ilişkilerini kullanarak İsrail üzerinde küresel bir vicdan baskısı oluşturma potansiyeline sahipti.

Ancak bu fırsat yaratılamadı, çünkü Saray’ın sırtında tüm dünyanın bildiği bir Hamas yükü vardı. Bu nedenle Ankara, Gazze’deki katliam karşısında yalnızca sert kınamalarla yetinmek zorunda kalıyor. Bunun Filistin halkına olan katkısı ise maalesef kocaman bir sıfırdır.

Hamas’ı İsrail Politikaları mı Yarattı?

Yaser Arafat’ın ölümünün ardından zayıflayan El Fetih ve İsrail’in Gazze’yi sürekli kuşatma altında tutması, Hamas’ın doğuşuna zemin hazırladı. İsrail, bir yandan da Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşimlerinin yayılmasına göz yumuyor, hatta bu politikayı destekliyordu.

Hamas, bu çözümsüzlük ve sıkışmışlık ortamından doğdu. Kin ve intikam duygularını köktendincilik ile birleştirerek Gazze’de kendi egemenliğini kurdu. Kısacası Hamas, İsrail’in Filistinlileri bilinçli olarak köşeye sıkıştırma politikasının bir ürünüdür.

Çöken Politika ve Belirsiz Gelecek

Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı saldırının stratejik hedefinin ne olduğu sorusunun yanıtı belirsizliğini koruyor. Elde kalan tek sonuç ise büyük bir yıkım, eziyet, kan ve ölümdür. Bugün Siyonistleri durdurabilecek somut bir güç bulunmuyor. Geriye ise Filistin, Hamas ve Müslüman Kardeşler üzerine kurulan ve çöken bir Ankara politikası kalmıştır. Bu çöküşün bir sonraki durağının Suriye olması ise ABD’nin insafına kalmış gibi görünüyor.

Exit mobile version