Atatürk’ün Mirasından Günümüzün Yangın Krizine: Türkiye Neden Acil Bir Afet Bakanlığı Kurmalı?

Atatürk’ün Tarihi Öngörüsü: Ormanlar ve Havacılık

Cumhuriyet gazetesinin 2 Mart 1937 tarihli nüshası, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin mali başarısını müjdeliyordu: “1937 bütçesi mütevazin (denk) olarak Meclis’e verildi.” O yıl, bütçe tam 17 milyon lira fazla vermişti. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, bu fazlanın sanayileşme, eğitim ve sağlığın yanı sıra özellikle orman ıslahına harcanmasını talep etti. Bu, ulu önderin ne denli ileri görüşlü bir deha olduğunun en net kanıtlarından biriydi. Ancak Ata’nın bu emaneti olan ve ülke yüzölçümünün yüzde 30’unu kaplayan ormanlar, hâlâ bir bakanlığın alt dairesi tarafından yönetilmektedir.

Atatürk, aynı dönemde Türk Hava Kurumu’nun (THK) da geliştirilmesini istemişti. Havacılığın sadece savunma ve ulaşımla sınırlı kalmayacağını, uçakların gelecekte yangın gibi krizlerde kritik rol oynayacağını öngörerek Cumhurbaşkanlığı bütçesinden THK’ye 10 bin TL bağış yapmıştı. Ne yazık ki, o THK bugün kayyum tarafından yönetilmekte ve yangın söndürme uçakları da dahil olmak üzere envanteri elden çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Günümüzdeki Kriz Yönetimi ve Yetersizlikler

Görünen o ki, mevcut yönetim doğal afetlerin ve orman yangınlarının toplumsal yaşama vuracağı darbenin ciddiyetini tam olarak kavrayamamıştır. Eğer bu gerçeklik fark edilseydi, Afet Bakanlığı çoktan kurulur; THK, AKUT, AFAD ve Orman Genel Müdürlüğü gibi kurumlar bu çatı altında toplanırdı. Son beş yıldır her yaz şahit olduğumuz üzere, orman yangınları Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerin itfaiye dairelerince yönetilemeyecek kadar büyük bir krize dönüşmüştür.

Üstelik büyükşehir belediyelerinin yetki alanında orman yangınları bulunmamakta ve Sayıştay, bu konuda gerekli ekipman alımlarını engellemektedir. Buna rağmen Bursa’daki yangına ilk koşanlar arasında İBB, Ataşehir ve Kadıköy belediyeleri yer almıştır. Bu belediyeler, araç ve ekipman göndererek en azından birkaç hektar ormanı kurtarmayı başarmıştır.

Ancak hiçbir iyilik cezasız kalmaz; yarın öbür gün bu belediyelere, “Niçin Bursa’ya gittiniz?” diye yazı gelirse şaşırmayalım.

Çözüm Önerisi: Afet Bakanlığı Bir Zorunluluktur

Özünde, orman yangınları büyük bir operasyon ve ciddi bir kriz yönetimi gerektirir. Bu krizi, ne yazık ki mevcut idari kadroların yönetmesi mümkün görünmemektedir. Bu nedenle, Afet Bakanlığı’nın kurulması bir zorunluluktur. Küresel ısınmanın da etkisiyle Türkiye, tıpkı Yunanistan gibi diğer Akdeniz ülkeleri gibi, orman yangınlarına son derece açık bir coğrafyadır.

Vatanseverlerin Alevlerle İmtihanı

Yangınlarla mücadelede Türk milleti, birkaç hain dışında, büyük bir cesaretle savaşmaktadır. 5’i AKUT gönüllüsü, 5’i orman işçisi 10 vatan evladı, birkaç ağacı ve canlıyı kurtarmak için canlarını hiçe saymıştır. Bolu’dan Bursa’ya su taşıyan bir tanker şoförünün, birkaç ağacı kurtarmak için girdiği sarp yolda uçuruma yuvarlanarak hayatını kaybetmesi, Kurtuluş Savaşı’ndaki Mehmetçiğin fedakarlığıyla eşdeğerdir.

Sosyal medyadaki, “Yangın için kimse kılını kıpırdatmıyor” yaklaşımı ise vicdansızlıktır.

Ülkenin onurlu evlatları, canları pahasına yangın bölgelerine su taşımaktadır. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a düşen görev, bu kahramanlar için bir kararname çıkarmak ve orman işçilerinin devlet memuru statüsüne geçirilmesini sağlamaktır.

Gündemdeki Diğer Konular

Ümmet Gazze’de Neden Yok?

Geçtiğimiz haftanın bir diğer gündemi, Erdoğan’ın “ümmet” açıklamasıydı. Türkiye’de ümmet anlayışı canlandırılmak istenirken, Katar, BAE ve Suudi Arabistan gibi zengin Müslüman ülkeler kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Eğer öyle olmasaydı, Körfez’deki “koskoca” ümmet, Gazze’ye birkaç ton bebek maması gönderir ve çocukların açlıktan ölmesini engellerdi. Anlaşılan o ki, İsrail ile olan çıkarlar, ümmet rüzgarının Gazze’de esmesine engel oluyor.

Erken Seçim Olur Mu?

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, “Enflasyon düşüyor ama etiketler düşmez, hayat pahalılığı bir süre devam edecek” sözleri dikkat çekiciydi. Bu cümlenin alt metni, Erdoğan’ın emekli, memur ve asgari ücretli maaşlarında bir iyileştirme yapamayacağı ve bu nedenle erken seçime gidilmeyeceğidir. Geçmiş 23 yıllık süreçte, kazanılan her seçimden önce maaşlarda düzeltme yapıldığı görülmektedir. Bu nedenle, kimse bu ekonomik koşullarda bir seçim beklemesin.