Ankara’da Çifte Standart Siyaseti: Komisyon Daveti ve Operasyonlar
Ankara siyasetinin gündeminde, geçici adıyla “terörsüz Türkiye” komisyonuna CHP’nin katılımı tartışılırken, İstanbul’da İBB’ye yönelik dikkat çekici bir operasyon daha düzenlendi. Bu, belediyeye yönelik yedinci operasyon olurken, aralarında İETT genel müdürünün de bulunduğu 25 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Operasyona hukuki bir zemin oluşturma çabası olarak yorumlanan bir gelişme ise, bir gün önce Ekrem İmamoğlu’nun yüksek lisans diplomasının iptal edilmesi oldu.
Bu durum, siyasetteki ikili bir stratejiyi gözler önüne seriyor:
Bir yandan CHP’ye “Gel komisyona sen de katıl, barışa katkıda bulun!” çağrısı yapılırken, diğer yandan “İmamoğlu’nu her yerden silene dek durmayacağız!” mesajı veriliyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Diyarbakır’da demokrasi, İstanbul’da otokrasi olmaz” eleştirisine karşılık, iktidarın Ankara’daki beklentisi yazar tarafından “biatrasi” olarak tanımlanıyor: Muhalefetini Cumhur İttifakı’na bağlı kalarak yap!
Komisyonun Niteliği ve Siyasi Oyunlar
Özgür Özel, komisyona katılım konusundaki çekincelerini koruduğunu daha önce belirtmişti. CHP Genel Merkezi, komisyon fikrinin başlangıçta kendilerinden çıktığını ancak iktidarın kurduğu yapının Meclis İçtüzüğü’ne uygun, resmi bir komisyon olmadığını, daha çok bir tavsiye kurulu niteliği taşıdığını vurguluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, bu komisyonu CHP için bir sınav mekanizmasına dönüştürme niyetini gösteriyor. Oluşturulan denklem oldukça net:
- Olumsuz Sonuç: Sorumluluk ve “feda” kısmı CHP’ye ait olacak.
- Olumlu Sonuç: “Kârlılık” kısmı ise Cumhur İttifakı’na kalacak.
Türkiye’nin ortak barış özlemi gibi hayati bir konu, ne yazık ki bu tür siyaset oyunlarına malzeme ediliyor.
İBB Operasyonu ve ‘İtirafçılık’ Yöntemi
İBB operasyonunun zamanlamasının rastlantı olmadığına inanılıyor. Bu süreçte, hukukta “etkin pişmanlık” olarak bilinen ancak burada siyasi bir araç haline getirilen “itirafçılık” mekanizmasının öne çıktığı görülüyor. Hukukçular, tek başına itirafçı beyanının bir yargılama için yeterli olmadığını, mutlaka başka delillerle desteklenmesi gerektiğini belirtiyor. Ancak bu yöntemin ısrarla kullanılması, elde iddianame hazırlayacak yeterli delil olmadığına dair kuşkuları güçlendiriyor.
Sıradaki Hedef Doğum Raporu mu?
Yazar, yaşananları hicvederek bu gidişle sıranın Ekrem İmamoğlu’nun doğum raporuna gelebileceğini belirtiyor ve yazısını şu ironik ifadeyle noktalıyor: “Biz de yazılarımızı öyle yazarız: Doğmamış cumhurbaşkanına mektuplar!”