Türkiye Siyasetinde BOP Kurgusu ve Cumhuriyet’in Geleceği
Türkiye’de “barış” ve “terörsüz bir ülke” mottosuyla sahnelenen siyasi gelişmelerin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP/GOP) çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Bu süreci, projenin nihai hedeflerini göz ardı ederek analiz etmek, olayların özünü kaçırmak anlamına gelebilir.
Siyasi Satranç Tahtasındaki Yeni Hamleler
Bu sürecin başlangıcı, MHP lideri Bahçeli’nin, 2015’te koalisyon kurulmasını engelleyip kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğu HDP’nin devamı olan DEM Parti sıralarını TBMM açılışında ziyaret ederek tokalaşmasıyla dikkat çekici bir hal aldı. Süreç, İmralı ziyaretleri, Öcalan manifestosu ve PKK’nın silah bırakma tartışmalarıyla devam ederken, asıl amaca yönelik ipuçları da belirginleşiyor.
Sınırların ve Anayasanın Tartışmaya Açılması
BOP, bölgedeki siyasi sınırların değişimini ve yeni devletlerin kurulmasını hedefleyen bir projedir. ABD’li yetkililerin, Lozan Antlaşması ile çizilen sınırları eleştirmesi ve Osmanlı’nın millet sistemini Türkiye için bir model olarak önermesi bu çerçevede okunabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk, Kürt ve Arap milletleri ittifakı ve ümmet birliği vurgusu da bu söylemlerle paralellik göstermektedir.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yurt dışı temaslarında Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’nın kaos yarattığını savunarak devletin dönüşmesi gerektiğini ifade etmiştir. Benzer şekilde, eski AKP milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı da Cumhuriyet’in ilanını “kanlı bir darbe” olarak nitelendirmiştir.
“Devlet kanlı 1923 darbesiyle hesaplaşmadan ve helalleşmeden yeni terörsüz ve büyük devlet yolunda ilerleyemez.”
Çamlı’nın bu görüşlerinin bireysel mi yoksa kurumsal bir duruşu mu yansıttığı, Cumhur İttifakı’nın sessizliği nedeniyle belirsizliğini korumaktadır.
Cumhur İttifakı’nın Önceliği: İktidarda Kalmak
Kurgulanan senaryoda MHP’ye de Türk-İslam sentezi mottosu altında siyasal İslam’a kılavuzluk yapma görevi verildiği öne sürülüyor. Tüm bu gelişmeler, devletin laik, ulusal ve üniter yapısının tehlikeye girdiği bir döneme işaret etmektedir. Barış söylemiyle yumuşatılan sürecin, devletin temel niteliklerini dönüştürme riskini barındırdığı endişesi dile getirilmektedir.
Cumhur İttifakı’nın temel amacının, Erdoğan başkanlığında iktidarı ne pahasına olursa olsun sürdürmek olduğu belirtiliyor. İktidardan düşmeleri halinde AKP’nin dağılma, MHP’nin ise alternatifini yitirme riskiyle karşı karşıya kalacağı ifade ediliyor. Bu durum, ittifakı iktidarda kalmak için her türlü ödünü vermeye hazır hale getirmektedir. Bu tavır, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için ciddi bir tehlike olarak görülmektedir.
Sonuç olarak, 1923 Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, özgürlüğüne ve üniter yapısına sahip çıkılması gerektiği vurgulanıyor. Çünkü Cumhuriyet tehlikedeyse, gerisi teferruattır.