Orta Doğu Enerji Jeopolitiğinde Yeni Bir Sayfa Açılıyor
1 Ağustos 2025 tarihi itibarıyla, Azerbaycan doğal gazının Türkiye üzerinden Suriye’ye sevk edilmesiyle birlikte Orta Doğu’nun enerji haritası yeniden şekilleniyor. Türkiye topraklarından geçerek Kilis hattı üzerinden Suriye’ye ulaşacak olan bu gaz akışı, savaş sonrası toparlanmaya çalışan Suriye altyapısı için bir can suyu olurken, Azerbaycan’ın enerji diplomasisindeki gücünü de pekiştiriyor. Bu stratejik hamlenin temeli, Temmuz ayında Şam ile Bakü arasında imzalanan mutabakat zaptı ile atıldı.
Suriye’nin acil enerji ihtiyacını karşılamayı hedefleyen bu girişim, ekonomik boyutunun ötesinde önemli siyasi sonuçlar da doğuruyor. Uzun yıllardır İran-Rusya ekseninde hareket eden Şam yönetimi, bu anlaşmayla yeni bir bölgesel ortaklığa adım atıyor. Türkiye ise transit ülke rolünün ötesine geçerek, enerji diplomasisinde merkezi bir oyun kurucu konumuna yükseliyor.
Yeni Ortaklıkların İnşası: Türkiye, Azerbaycan ve Suriye Üçgeni
Şam Üniversitesi’nden ekonomi ve enerji politikaları uzmanı Dr. Kasım Abu Dest, Habertürk’e yaptığı değerlendirmede bu gelişmeyi Suriye’nin ekonomi politikaları için bir dönüm noktası olarak tanımladı.
Bu süreç, Şam’ın İran ve Rusya ile sınırlı ittifak yapısından çıkarak, Türkiye ve Azerbaycan gibi aktörlerle yeni bir eksen oluşturmasının önünü açıyor. Enerji alanında sadece doğal gaz tedariki değil, aynı zamanda sondaj, üretim ve yıkılan altyapının modernizasyonuna uzanan uzun vadeli bir iş birliği planı söz konusu.
Dr. Abu Dest, Türkiye’nin projedeki rolünün altını çizerek, Ankara’nın sadece bir geçiş koridoru olmadığını, aynı zamanda Orta Doğu’da enerji ittifaklarını yöneten bir güç haline geldiğini belirtti. Ankara’nın Bakü-Şam hattında üstlendiği bu koordinatör rol, hem ekonomik çıkarlarını güvence altına alıyor hem de jeopolitik nüfuzunu artırıyor. Bu üçlü iş birliği, Doğu Akdeniz’deki enerji dengelerini de doğrudan etkileyerek İsrail gazına bir alternatif oluşturma potansiyeli taşıyor.
Enerji, Siyasetin Yeni Zemini: Projeye Tepkiler ve Beklentiler
Suriyeli diplomatik kaynaklar, projenin henüz uygulama aşamasında olduğuna dikkat çekerek, bölgede daha önce ilan edilen birçok benzer girişimin hayata geçirilemediğini hatırlatıyor. Ancak projenin başarıya ulaşması durumunda en büyük kazancı sağlayacak ülkenin Türkiye olacağını vurguluyorlar. Analistlere göre Azerbaycan’ın bu projede aktif rol alması, Türkiye ile olan stratejik ortaklığı ve Tel Aviv’le geliştirdiği bağlardan kaynaklanıyor. Bakü’nün bu esnekliği, projenin diplomatik zeminini güçlendiriyor.
Ayrıca, bu proje sayesinde Şam ile Tel Aviv arasındaki dolaylı iletişim kanallarının yeniden canlandığı iddiaları da gündemde. Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşguliyeti ve İran’ın Suriye’deki etkisinin zayıflaması, projenin önündeki engelleri azaltıyor. Körfez ülkelerinin ise Suriye’de istikrarı destekleme politikası gereği projeye şimdilik karşı çıkmadığı belirtiliyor.
Ekonomik Gerçeklik ve Teknik Zorluklar
Azerbaycanlı diplomatik kaynaklar, gaz sevkiyatının kısa vadede hizmet fiyatlarında ani bir düşüş yaratmayacağını, ancak piyasada istikrar sağlayarak psikolojik bir eşik oluşturacağını ifade ediyor. Asıl sorunun kaynak kıtlığı değil, işlevsiz tedarik zincirleri olduğunu belirten kaynaklar, ilk olumlu etkinin elektrik santrallerinde görüleceğini öngörüyor. Daha derin ekonomik kazanımlar için ise Azerbaycan ile Suriye arasında saha geliştirme ve yeraltı kaynakları keşfi gibi alanlarda iş birliğinin artması gerekiyor. Bu noktada Türkiye’nin lojistik desteği ve koordinasyonu, projenin başarısı için hayati önem taşıyor.
Bakü Perspektifi: Azerbaycan Medyasından Yorumlar
Azerbaycan’ın önde gelen haber ajansları Trend News Agency ve APA, projeyi Bakü’nün enerji diplomasisindeki stratejik bir hamle olarak görüyor. Analizlere göre, Türkiye’nin bölgesel bir enerji koridoru haline gelmesi, Azerbaycan’ın ihracat pazarlarını çeşitlendirme hedefiyle örtüşüyor. Avrupa’ya uzanan TANAP ve TAP projelerinin ardından Orta Doğu’ya açılan bu yeni kapı, Bakü’nün etkisini artırıyor. Projenin, Azerbaycan’ın yumuşak gücünü pekiştireceği ve enerji güvenliği sağlayıcısı imajını güçlendireceği vurgulanıyor.
Doğal Gaz Hatları Yeni Siyaset Hatları mı?
Sonuç olarak, Azerbaycan-Türkiye-Suriye arasında kurulan bu enerji hattı, borularla gaz taşımaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu girişim, bölgesel siyasi ittifakları yeniden tanımlarken, İran ve Rusya’nın etkisinin azaldığı, Türkiye’nin ise merkezi bir enerji aktörüne dönüştüğü yeni bir denklemi ortaya koyuyor. Azerbaycan bu denklemde sadece bir ihracatçı değil, aynı zamanda bölgesel dengeleri şekillendiren bir güç olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin teknik ve diplomatik kabiliyetleriyle birleşen bu proje, savaş yorgunu Suriye için önemli bir toparlanma fırsatı sunuyor. Ancak bu fırsatın gerçekleşmesi, projenin istikrarlı, dengeli ve zamanında uygulanmasına bağlı olacak.