Akkuyu NGS ile Yeni Bir Dönem: Türkiye’nin Nükleer Enerji Stratejisi ve Gelecek Hedefleri

Nükleer Enerjinin Küresel Önemi ve Türkiye’nin Stratejik Hamleleri

Milli İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Celal Erbay, AA Analiz için kaleme aldığı yazısında, nükleer enerjinin küresel enerji arzındaki kritik rolünü ve Türkiye’nin bu alandaki stratejik adımlarını değerlendirdi. Dünya, artan nüfus ve sanayileşmenin yol açtığı enerji talebini karşılama ve iklim kriziyle mücadele etme gibi ikili bir zorlukla karşı karşıyadır. Fosil yakıtlara dayalı üretimden kaynaklanan yüksek karbon salınımları, küresel iklim hedeflerini tehlikeye atmaktadır. Bu noktada nükleer enerji, düşük karbon yoğunluğu, yüksek kapasite faktörü ve kesintisiz baz yük sağlama yeteneğiyle hem arz güvenliği hem de sürdürülebilirlik için stratejik bir çözüm olarak öne çıkmaktadır. Türkiye, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) ile enerji portföyünü çeşitlendirerek karbon nötrlüğü hedefine ve enerji bağımsızlığına önemli bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Küresel Enerji Talebi ve Nükleer Gücün Yükselişi

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, dünya elektrik talebi son on yılda ciddi bir artış göstererek 2024’te toplam üretimin yaklaşık 31 bin teravat saate ulaşmasına neden oldu. Bu artışın arkasında sanayileşme, kentleşme ve dijitalleşme gibi küresel trendler yatıyor. Fosil yakıtlar halen enerji arzının büyük bir kısmını oluştururken, nükleer enerji düşük karbonlu bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. 2023 yılında nükleer enerji, dünya elektrik üretiminin yüzde 9,2’sini karşılarken, gelişmiş ekonomilerde bu oran yüzde 20’ye yaklaşmıştır.

Nükleer santraller, yüzde 85-90 aralığındaki kapasite faktörleri sayesinde rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklara göre çok daha istikrarlı ve öngörülebilir bir enerji üretimi sunar. İlk yatırım maliyetlerinin yüksekliği ve inşaat sürelerinin uzunluğu (ortalama 7-10 yıl) gibi zorluklara rağmen, 2050’ye kadar küresel nükleer kapasitenin üç katına çıkarılması hedeflenmektedir.

Türkiye’nin Enerji Dönüşümünde Akkuyu NGS’nin Rolü

Türkiye, 1960’lardan beri devam eden nükleer enerji planlamalarında somut bir adım atarak Mersin Akkuyu’da ilk ticari nükleer santralinin inşasına başlamıştır. Toplam 4 bin 800 megavat kapasiteli dört VVER-1200 reaktöründen oluşan santralin tasarım ömrü 60 yıl olup, bu süre 20 yıl daha uzatılabilecektir. Birinci ünitenin testlerinin 2024’te tamamlanmasıyla birlikte, tüm ünitelerin 2028 sonuna kadar aşamalı olarak devreye alınması planlanmaktadır.

Akkuyu NGS tam kapasiteye ulaştığında, yılda yaklaşık 35 teravat saat elektrik üreterek Türkiye’nin toplam elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu tek başına karşılayacaktır. Bu durum, Türkiye’nin yıllık yaklaşık 552,2 milyon tonluk karbon salınımını yılda 18 milyon ton azaltarak iklim hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynayacaktır.

Ekonomik Etkiler ve Gelecek Vizyonu

Türkiye’nin 2022’deki 80 milyar dolarlık enerji ithalat faturası, yenilenebilir enerji yatırımları ve Karadeniz gazının devreye girmesiyle düşüşe geçmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belirttiği üzere, Akkuyu NGS’nin faaliyete geçmesiyle yıllık doğal gaz ithalatında 7 milyar metreküplük bir azalma yaşanacak, bu da yaklaşık 2,5 milyar dolarlık bir tasarruf anlamına gelecektir.

Akkuyu NGS’nin 2028’de tamamlanmasıyla Türkiye’nin doğal gaz ithalatı yıllık 7 milyar metreküpe kadar azalacak ve bu da yaklaşık 2,5 milyar dolarlık maliyet tasarrufu sağlayacaktır.

Türkiye, inşa halindeki dört reaktör ünitesiyle Çin ve Hindistan’ın ardından dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Akkuyu’nun ardından Sinop ve Trakya’da kurulacak yeni santraller ve küçük modüler reaktörlerle 2050’ye kadar toplamda 20 gigavat kurulu nükleer güç kapasitesine ulaşılması hedeflenmektedir. Bu strateji, Türkiye’nin enerji arz güvenliğini pekiştirirken teknolojik birikimini de artıracaktır.