İngiltere’yi Sarsan Rapor: Siber Taciz Vakaları Son 10 Yılda Yüzde 70 Arttı

İngiltere’de Siber Taciz Tehlikesi Büyüyor

İstenmeyen mesajlar, sürekli e-postalar, canlı yayınlarda rahatsız edilme veya kişisel fotoğraflarınızın izinsiz paylaşılması gibi durumlar, İngiltere’de giderek artan bir sorun olan siber tacizin göstergeleri olabilir. Yapılan yeni bir araştırma, bu çevrimiçi tehdidin endişe verici boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor.

Çarpıcı Araştırma: Siber Taciz Geleneksel Yöntemleri Geride Bıraktı

British Journal of Criminology‘de yayımlanan kapsamlı bir çalışma, siber tacizin fiziksel taciz türlerinden çok daha hızlı bir artış gösterdiğini ortaya koydu. Araştırma kapsamında, İngiltere ve Galler’de 2012 ile 2020 yılları arasında yaklaşık 147.800 kişinin suç anketlerine verdiği yanıtlar analiz edildi. Katılımcılara siber taciz, fiziksel taciz ve siber destekli tacizin yaygınlığı ve bu konudaki algıları soruldu.

Siber Taciz ve Siber Destekli Suçlar Nelerdir?

İngiltere Kraliyet Savcılık Ofisi, siber tacizi şu şekilde tanımlamaktadır:

Bir kişiye çevrimiçi olarak yöneltilen “tehditkâr davranışlar veya istenmeyen ilerlemeler”. Bu tür eylemler, diğer takip ve taciz türleriyle birleşebilir.

Ofise göre siber taciz eylemleri şunları içerebilir:

  • Tehdit içeren veya istenmeyen kısa mesajlar ve e-postalar göndermek.
  • Canlı sohbet ortamlarında kişiyi taciz etmek.
  • Belirli bir kişinin, ailesinin veya iş yerinin üzerinde oynanmış (fotoşoplu) fotoğraflarını sosyal medyada yayınlamak.

Siber-etkin suçlar ise, teknolojiye doğrudan bağlı olmasa da, siber zorbalık, trolleme veya sanal mobbing gibi teknoloji aracılığıyla niteliği önemli ölçüde değişen suçları ifade etmektedir.

İstatistiklerle Siber Tacizin Yükselişi

Araştırmanın kapsadığı sekiz yıllık dönemde, katılımcıların yüzde 1,7’si siber takibe maruz kaldığını belirtti. Bu oranın 2012’de sadece yüzde 1 olduğu düşünüldüğünde, artışın ciddiyeti daha net anlaşılmaktadır. Araştırmacılar, siber takipteki yüzde 70’lik artışın, incelenen dönemde “önemli” bir artış gösteren tek taciz türü olduğunu vurguladı. Aynı dönemde fiziksel ısrarlı takip şikâyetleri yüzde 15 artarken, siber ortamdaki ısrarlı takip şikâyetleri ise düşüş göstermiştir.

Çalışmaya göre, kadınlar, gençler ve LGBTQ+ bireylerin diğer gruplara oranla daha fazla siber takibe maruz kaldığı tespit edildi.

Algıdaki Kopukluk: “Yanlış Ama Suç Değil”

Endişe verici bir diğer bulgu ise, siber takibe uğrayan katılımcıların neredeyse yarısının yaşadıkları deneyimi “yanlış olduğunu ama suç olmadığını” düşünmesiydi. Çalışmanın yazarlarından Madeleine Janickyj, bu durumu şöyle açıklıyor:

“Siber tacizin yaşanmış deneyimi ile yasal ve sosyal olarak nasıl anlaşıldığı arasında açık bir kopukluk var. Bu sadece mağdurların yardım isteyip istemediğini değil, aynı zamanda polisin ve diğer hizmetlerin nasıl tepki verdiğini de etkiliyor.”

Janickyj, sorunun bir kaynağının gençlerin siber tacizlere maruz kalmaya alışarak durumu normalleştirmesi ve bir suç olarak görmemesi olabileceğini ekledi. Araştırmacılar, İngiltere hükümetine halkı bilinçlendirme kampanyalarını artırması, yasal tanımları netleştirmesi ve siber taciz mağdurlarına yönelik destek mekanizmalarını güçlendirmesi yönünde çağrıda bulundu.