İzmir Operasyonunda Sürpriz Gelişme: Mahkeme Tüm Tutukluları Serbest Bıraktı

İzmir’de Operasyonun Perde Arkası: Şafak Baskınları ve Soruşturma Detayları

Temmuz ayı, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik bir şafak operasyonu ile hareketli başlamıştı. Bu operasyon kapsamında, aralarında önceki dönem belediye başkanı Tunç Soyer ile mevcut CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu‘nun da yer aldığı 150 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmıştı. Genel müdürlerden mühendislere, sanatçılardan işçilere kadar çok sayıda belediye çalışanı, dört gün süren gözaltı sürecinin ardından adeta peşinen “suçlu” ilan edilmiş ve üçte biri tutuklanmıştı.

Adli kaynaklardan edinilen bilgilere göre, soruşturma iki ana dosya üzerinden yürütülüyordu:

  1. 150 adet araç kiralama ihalesinde kamunun zarara uğratıldığı iddiası.
  2. İzmir’in kentsel dönüşümüne çözüm bulmak amacıyla başlatılan altı kooperatif projesinden ikisinde yaşanan sorunlar neticesinde hem vatandaşların hem de kamunun zarara uğratıldığı iddiası.

Tıpkı daha önce İstanbul’da yaşanan benzer süreçlerde olduğu gibi, İzmir için de temel ilke vurgulanmalıdır: Belediyenin faaliyetlerine ilişkin soruşturma açılması doğaldır. Ancak bu sürecin adil, hızlı ve tutuksuz ilerlemesi esastır. Şafak operasyonları ve toplu tutuklamalar, bir nevi peşin infaz anlamına gelmektedir.

Mahkemeden Sürpriz Tahliye Kararı

Gündemin Ankara ve İstanbul’a kaydığı bir dönemde, 22 Temmuz’da İzmir’den önemli bir haber geldi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, araç kiralamaya ilişkin iddianameyi tamamlayarak mahkemeye sundu. Mahkeme, iddianameyi kabul etmekle kalmadı, aynı zamanda bu dosyadan tutuklu bulunan tüm sanıkların tahliyesine karar verdi.

Bu karar, özellikle iktidar ve medyasının operasyonu CHP’yi hedef almak için kullandığı bir süreçte beklenmedik bir gelişme oldu. Mahkemenin, henüz dava günü belirleme aşamasında (tensipte) tahliye kararı vermesi, hukuki çevrelerde nadir rastlanan bir durum olarak değerlendirildi.

Tahliyenin Gerekçeleri Nelerdi?

Mahkeme, dokuz sayfalık gerekçeli kararında dikkat çekici tespitlerde bulundu:

  • Soruşturmanın yalnızca bir bilirkişi raporuna dayandırıldığı, bunun tek başına yargılama için yeterli olmayacağı belirtildi.
  • Söz konusu bilirkişi raporunun kendi içinde çelişkiler barındırdığı vurgulandı.
  • Aynı konuda daha önce üç kez ifadesi alınan kişilerin bu operasyonla tutuklanmasının adil olmadığı ifade edildi.
  • Araç kiralama ihalesi ile kooperatif soruşturmasının aynı suçun parçaları gibi sunulmasının hukuka aykırı olduğu kaydedildi.

Bu kararın ardından, serbest bırakılan sanıkların avukatları, her iki dosyada da aynı kişilerden oluşan bilirkişi heyeti hakkında suç duyurusunda bulundu.

Sırada Kooperatif Dosyası ve Siyasi Boyut

Operasyonun birinci perdesi bu şekilde kapanırken, şimdi gözler kooperatif dosyasına çevrildi. Eski başkan Tunç Soyer’in, özellikle 2020 depremi sonrası kentsel dönüşüm için kooperatif modelini bir çözüm olarak benimsediği biliniyor. Projelerdeki sorunun ise ekonomik kriz nedeniyle işi bırakan müteahhitlerden kaynaklandığı ve çözüm arayışlarının sürdüğü belirtiliyor.

İzmir’e yönelik bu operasyon sürecinde, CHP’lilerin kendi içlerinde bir tartışmaya girmesi kadar akıl dışı bir durum olamaz. Öncelikli olarak yapılması gereken, özgürlükleri kısıtlayan bu büyük hukuksuzluğa karşı birlikte mücadele etmektir.