Kamçatka Açıklarındaki Dev Deprem Sonrası Tsunami Korkusu
Çarşamba sabahı Rusya’nın Kamçatka Yarımadası açıklarında, tarihin en büyük depremlerinden biri olarak kaydedilen bir sarsıntı meydana geldi. Bu gelişme üzerine Pasifik kıyılarındaki tsunami merkezleri, büyük depremlerin tetikleyebileceği dev okyanus dalgalarına karşı hızla uyarılar yayınladı.
Rusya ve Japonya’da dalgalar 3 ila 4 metre yüksekliğe ulaşırken, Alaska büyük ölçüde etkilenmedi. Kaliforniya’nın bazı bölgelerinde ise dalga yüksekliği yaklaşık 90 santimetre olarak ölçüldü. Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’nden (NOAA) bilim insanı Vasily Titov, Hawaii’de dalgaların biraz daha yüksek olduğunu belirtti. Bu durum bazı bölgelerde taşkınlara sebep olsa da, şans eseri herhangi bir can kaybı yaşanmadı. Günün ilerleyen saatlerinde, beklenen yıkıcı dalgaların oluşmaması üzerine Kaliforniya, Hawaii, Çin ve Japonya’daki uyarılar düşürüldü veya tamamen kaldırıldı.
Peki, Korkulan Neden Olmadı?
The New York Times’a demeç veren Oregon Üniversitesi’nden jeofizikçi Diego Melgar, tsunamilerin beklenenden daha zayıf kalmasının sebebini depremin büyüklüğüyle ilişkilendiriyor.
“Büyük var bir de gerçekten, gerçekten, gerçekten büyük var.”
Dr. Melgar, bu son depremin büyüklüğünün 8.7 ya da 8.8 olduğunu belirtiyor. Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2004’te Endonezya’yı vuran 9.2’lik deprem 30 metrelik, 2011’de Japonya’yı vuran 9.1’lik deprem ise yaklaşık 40 metrelik dev tsunamilere yol açmıştı.
Deprem Büyüklüğündeki Logaritmik Fark
Rakamlar birbirine yakın gibi görünse de Dr. Melgar, aradaki farkın aslında çok büyük olduğunu vurguluyor. Deprem ölçeği logaritmik bir yapıya sahiptir. Bu da demek oluyor ki, 9 büyüklüğündeki bir deprem, 8.7 büyüklüğündeki bir depremden yaklaşık 10 kat, 8.8 büyüklüğündekinden ise yaklaşık 3 kat daha fazla enerji açığa çıkarır.
Depremin Mekanizması ve Tsunami Etkisi
Çarşamba günü yaşanan deprem, bir tektonik levhanın diğerinin altına daldığı bir dalma-batma zonu üzerinde gerçekleşti. Bu tür olaylarda deniz tabanının ani dikey hareketi, okyanusa yayılan dalgalar oluşturabilir. Dr. Melgar’a göre, mevcut modeller depremin deniz tabanında yüzlerce kilometrelik bir alanda meydana geldiğini gösteriyor. Depremin kapsadığı alan ne kadar geniş olursa, tsunaminin enerjisi de o kadar yüksek olabilir.
“Tüm Depremler Eşit Yaratılmamıştır”
Genellikle daha büyük depremler daha büyük dalgalar üretse de, dalga yüksekliği fay hattı boyunca hareketin derinliği gibi daha ince detaylara bağlıdır.
“Tüm depremler eşit yaratılmamıştır. Detayları hala çözmeye çalışıyoruz. Tam olarak ne olduğunu anlamak haftalar hatta aylar sürebilir,” diyor Dr. Melgar.
Büyük olasılıkla, bu deprem tek başına yıkıcı bir dalga oluşturacak kadar büyük değildi.
“2004 ve 2011 Tam Birer Canavardı”
Dr. Melgar, durumu şu sözlerle özetliyor: “Yanlış anlaşılma olmasın, bu hala devasa bir olay. Ancak 2004 ve 2011’deki depremler tam anlamıyla canavardı.”
Pasifik Uyarı Sistemi Başarıyla Çalıştı
Dr. Melgar, aynı bölgede 1952 yılında da bir deprem yaşandığını ve o depremin Hawaii kıyılarına uyarı yapılmaksızın ulaşan 3.5 metrelik dalgalar oluşturduğunu hatırlatıyor. Bu kez ise Pasifik Okyanusu’ndaki uyarı merkezleri ağı sayesinde dünyanın çok daha hazırlıklı olduğunu belirtiyor.
“Bu biraz ‘tedbirli olmak zarar getirmez’ durumu. Uyarılar gönderildi. Bu büyük bir başarı.”