Mehmed Akif Üzerine Kemalist Dönem Eleştirileri
Kurtuluş mücadelesi sonrası Türkiye’de yaşanan toplumsal ve kültürel dönüşümler, dönemin aydınları arasında önemli tartışmalara yol açmıştır. Bu tartışmaların merkezindeki isimlerden biri de Mehmed Akif Ersoy‘dur. Özellikle Hasan Âli Yücel ve Nurullah Ataç gibi Kemalist aydınlar, Akif’in dünya görüşünü ve edebi kimliğini sert bir dille eleştirmişlerdir.
Hasan Âli Yücel’in Gözünden Mehmed Akif
Dönemin önde gelen isimlerinden Hasan Âli Yücel, 4 Ocak 1937 tarihli Akşam gazetesindeki “Pazartesi Konuşmaları” köşesinde Mehmed Akif’i değerlendirmiştir. Yücel’e göre Akif’in şiirindeki milli unsurlar, dini unsurlardan daha etkili olmuştur.
“Mehmed Akif şiirlerini yaratırken başlıca iki unsur kullanmıştı: Dinî, millî. Açık olarak görmeliyiz ki, ruhumuzda onun şiirlerine makes olan taraf, millî olan tellerdedir. Meselâ Çanakkaleyi anlatan şiir parçasında iç duygularımızı titreten vuruşlar, onun tasvir ettiği muhteşem ve âlemleri içine alan büyük ve muhayyel tabutun dinî anasırından değil, bu tabutun içinde yatan Mehmetciğin kendisinden geliyor… Dava, aslâ bir tevhid meselesi değildi.”
“İstiklâl mücadelesinden sonra Mehmed Akif, cemiyette gördüğü değişmelere inanmadı ve inanmadığı için de uyamadı. Beş altı sene memleketten uzak yaşamasının sebebi budur. Çünkü onun cemiyet telâkkisi geri idi… Mısırda kendisini karşılayan ve koruyan nihayet şu veya bu ferd olmuştur. Halbuki hastalandıktan sonra döndüğü öz vatanında tabutunu eller üstünde götüren ferd değil, cemiyetti; feveranlı anlarında onun dilile kendi büyüklüklerini duyan ve dinliyen Türk cemiyetinin vicdanı…”
Nurullah Ataç’ın Sert ve Alaycı Tenkidi
Nurullah Ataç‘ın 30 Ocak 1937 tarihli Akşam gazetesinde yayımlanan yazısı ise Mehmed Akif’e yönelik tam bir “tezyîfnâme” (aşağılama yazısı) niteliğindedir.
Kimdir Nurullah Ataç?
Ataç, güçlü bir mütercim ve Kemalist Uydurma Dilin fanatik bir savunucusu olarak bilinir. Ancak aynı zamanda, “Eritmeliyiz kendimizi Avrupa uygarlığı içinde; kurtuluş ondadır!” diyecek kadar Batı hayranı ve kendi ifadesiyle “katıksız bir Kemalist” olarak tanımlanır.
Ataç’ın Akif hakkındaki eleştirileri, kendi şahsiyetinin bu menfi yönlerini yansıtır niteliktedir:
“Eski kanaatime döndüm: Akif’in, bir insan olarak kıymeti ne olursa olsun, bir şair sayılması hayli zor işlerdendir. Hele onda fikir aramak, fikre hürmetsizlik olur. Din şairi, din filosofu değil, mahalle kahvesi hatibi… Bütün Akif’i okuyun, başka bir şey bulamazsınız… Hayır, buna ‘réaction’, hattâ düpedüz ‘irtica’ fikriyatı, iedologiası demek bile fazladır.”
“Fakat Akif’in kitablarını bir açtınız mı, bitirmeden bırakamıyorsunuz. Güzelliğinden mi? Hayır; ya nesinden? Basitliğinden. Ben ömrümde bu kadar basit bir eser okumadım… Şiirin ifade vasıtasını bu kadar bayağılaştıran bir adama büyük şair değil, sadece şair de demek kabil midir?”
Necmeddin Sadık Sadak’ın Akşam gazetesinin 30 Ocak 1937 târihli nüshasında Nurullah Ataç’ın tezyîfnâmesi…
Ataç’ın Yıllar Süren Eleştirisi
Kaskatı bir Kemalist ve Uydurmacı olan Nurullah Ataç, ömrünün sonuna dek Mehmed Âkif‘in amansız bir eleştirmeni olarak kalmıştır. 1954 tarihli “Diyelim” adlı eserindeki “Ben” başlıklı makalesinde, Akif’i yine benzer ifadelerle hedef almıştır:
“‘Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar’ diyen şair ise şüphesiz bayağıdır. Mahalle kahvesi düşünürü. Hani ‘tesettür kalktı, bet bereket kalktı’ diye konuşanlar vardır mahalle kahvelerinde, işte onların şairi, onların düşünürüdür Mehmet Akif.”
Yazara göre, Akif’in “medeniyet” eleştirisi aslında Siyonist Avrupa Emperyalizmi’ne yönelikti ve millet, Ataç gibi Batı’da erimeyi “ilerilik” sananların aklıyla hareket etseydi tarihten silinirdi.