Sana Göre Haber

Toplumsal Çöküşün Habercisi: Türkiye’de Aile Yapısı ve Ahlaki Değerler Tehlikede mi?

Toplumsal Çöküşün Temel Taşları Nelerdir?

Bir toplumun ve devletin ayakta kalmasını sağlayan temel dinamikler vardır. Bu dinamikler sarsıldığında çöküş kaçınılmaz hale gelir. Peki, bu çöküşü tetikleyen unsurlar nelerdir?

Devletlerin ve toplumların yıkılışı, genellikle bu tür ahlaki ve sosyal erozyonlarla başlar.

Maddiyat mı, Maneviyat mı?

Asıl meselenin “maddi imkânlar” olmadığını anlamak gerekir. Bugün yoksul olan bir toplum, yarın zenginleşebilir. Büyük servetler bir günde kaybedilebilir. Ancak devletleri ve toplumları asıl çürüten, maddiyat alanındaki yetersizlikler değil, maneviyat alanındaki çöküşlerdir.

Sağlam Bir Toplum İçin Güçlü Aile Şart

Bir devletin temellerinin sağlamlığı, aile yapısının gücüyle doğru orantılıdır. Aile o kadar hayati bir kurumdur ki, onu kaybettiğinizde aslında her şeyinizi kaybedersiniz. Toplumsal cinsiyet rollerinin belirsizleştiği, kadının erkekleştiği ve erkeğin kadınlaştığı bir toplumun ayakta kalması mümkün değildir.

Normal bir kadın, kadınsı özellikler taşıyan bir erkekle; normal bir erkek ise erkeksi tavırlar sergileyen bir kadınla bir hayat kurmak istemez. Toplumları çökertmenin en etkili yollarından biri, kadınları erkeğe, erkekleri ise kadına benzetmektir. Bu başarıldığında evlerde ne anne kalır ne de baba; ne gelenek kalır ne de görenek.

Rol Model Olarak Ebeveynler

Çocukların kişilik gelişimi, ebeveynlerini örnek almalarıyla şekillenir. Kız çocukları annelerini, erkek çocukları ise babalarını model alır. Eve haram lokma getiren bir babanın çocuğunun da benzer bir yola sapma ihtimali yüksektir. Benzer şekilde, pasaklı bir annenin kızının tertipli bir birey olması zordur. Atasözümüzün de dediği gibi, “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.” Bu, bir annenin özelliklerinin kızı hakkında önemli ipuçları verdiğini gösteren bir gerçektir. Elbette âlimden zâlim, zâlimden âlim doğabilir, ancak bunlar istisnai durumlardır.

Geleneksel Ailede Roller ve Sorumluluklar

Düzgün aile yapılarında davranışlar, ilişkiler ve duruşlar belirli esaslara dayanır. Eşler birbirine hakaret etmez, birbirlerinin hukukunu çiğnememeye özen gösterir. Erkek, kadını öne sürmez; kadın da öne çıkmak için çabalamaz. Herkes kendi rolünde ve yerinde güçlüdür; bu roller değiştiğinde güç de kaybolur. Örneğin, eve bir tamirci geldiğinde erkeğin oturup kadının ilgilenmesi uygun görülmez. Çocuklar, bu rol paylaşımını bebekliklerinden itibaren hafızalarına kazır. “Haydi çocuklar, yemeğe!” çağrısı anneden gelirken, bozulan elektrik tesisatını onarmak veya onartmak babanın sorumluluğundadır.

Günümüz Türkiye’sinde Yaşanan Değer Kayıpları

Ne yazık ki, bahsettiğimiz bu geleneksel yapılar büyük ölçüde dağılmış durumda. Yazının başında sıraladığımız tüm olumsuzluklar artık normal karşılanıyor. Bir yerde “tanıdığınız” olmadan işinizi halletmeniz neredeyse imkânsız hale geldi. Devlet kadrolarına girmek isteyenler, sınavlara hazırlanırken bir yandan da torpil arayışına giriyor. Adalet duygusu zedelenmiş, güçlünün haklı olduğu bir düzen algısı yaygınlaşmıştır.

Artan Şiddet ve Uzman Görüşleri

Sokaklardaki şiddet olayları cezasız kalırken, okullardaki şiddet eğilimi de endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Birçok öğretmen, öğrencilerinden veya velilerden şiddet görme korkusu yaşamaktadır. Uzmanlar durumun kötüye gittiğini belirtse de çözüm için somut adımlar atılmamaktadır.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın tespitleri durumu özetliyor: “Eskiden seküler ailelerin çocukları dindarlığa yönelirdi, şimdi ise dindar bildiğimiz ailelerin çocukları dinden uzaklaşıyor! Bizdeki düzenlemeler aileyi korumayı değil, ailenin dağılmasını teşvik ediyor!”

Bu gidişatı tersine çevirmek için hangi adımların atıldığı ise herkesin bildiği bir sır. Sosyal medya fenomeni Zeki Bahçe’nin paylaştığı bir mesajla bitirelim:

“Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş: Doğurganlık düşmeye devam ederse 20 sene sonra belki askere gidecek genç bulamayacağız.”

Exit mobile version