Yapay Zekânın Düşünce Sınırları: Turing’den Günümüz Modellerine Makinelerin Evrimi

Yapay Zekânın Kökeni: Makineler Düşünebilir Mi?

Yapay zekâ üzerine kurulu tüm tartışmalar, 1950’li yıllarda sorulmuş temel bir soruyla başladı: “Makineler düşünebilir mi?” Cansız, metal ve devrelerden oluşan bir mekanizmanın düşünme eylemini gerçekleştirebilmesi fikri, o dönem için devrim niteliğindeydi. Bu soruyu sormakla kalmayıp, makinelerin insan seviyesinde düşünüp düşünemediğini test edecek bir yöntem geliştirmek ise ancak Alan Turing gibi bir dehanın eseri olabilirdi.

Turing Testi: Bir Zekâ Ölçütü

Bu eksantrik bilim insanının önerdiği ve literatüre Turing Testi olarak geçen yöntem, uzun yıllar boyunca yapay zekâ araştırmacılarının en büyük hedefi oldu. Testin mantığı oldukça basitti: Bir sorgulayıcı, görmediği bir insan ve bir makine ile iletişim kurar. Sorgulayıcı, aldığı yanıtlara bakarak hangisinin makine, hangisinin insan olduğunu ayırt edemezse, makine testi geçmiş sayılırdı.

Yapay Zekânın Öncüleri ve “Yapay Beyin” Fikri

Alan Turing’in 1950 tarihli makalesinden altı yıl sonra, 1956’da Dartmouth College’da bir araya gelen bir grup araştırmacı, “yapay zekâ” (artificial intelligence) kavramını ilk kez ortaya attı. Bu öncüler, günümüzdeki ChatGPT gibi sistemlerin ortaya çıkışına tanıklık edemese de onların attığı temeller sayesinde bu teknolojik devrim mümkün oldu. Peki, bu insanlar yıllarca nasıl bir motivasyonla çalıştılar?

“Uçuk” Bir Fikir: Yapay Beyinciler

1950’lerde yapay zekâ ile ilgilenenler genel olarak “uçuk” kabul edilirken, bu grubun içinde dahi daha da “uçuk” görülen bir kesim vardı: yapay beyinciler. Asıl adlarıyla bağlantıcılar (connectionists) olarak bilinen bu grup, şu temel fikri savunuyordu:

“İnsanlar beyinleri sayesinde düşünebiliyor. Eğer makinelere yapay beyinler inşa edersek, onlar da düşünebilir.”

Bu yaklaşım uzun süre ana akım tarafından göz ardı edildi. Ancak psikoloji kökenli Profesör Geoffrey Hinton, 1970’lerde insan beynini anlama çabasıyla yapay beyinlere yöneldi. Yıllar sonra, 2012’deki ImageNet yarışmasında Hinton’ın öğrencilerinin geliştirdiği yapay beyin tabanlı sistemin ezici bir zafer kazanması, bu alanı bir anda popüler hale getirdi ve günümüz teknolojilerinin kapısını araladı. Kısacası, bugünkü yapay zekâ devrimini o “uçuk” yapay beyincilere borçluyuz.

Günümüzün Düşünen Yapay Beyinleri

Peki, bu modern yapay beyinlerin içinde ne var? En basit tanımıyla, insan beynindeki sinir hücrelerinin (nöronlar) ve aralarındaki bağlantıların (sinapslar) matematiksel modelleri bulunuyor. Bu karmaşık modelleri ve algoritmaları çalıştıracak son derece güçlü bilgisayarlar da sistemin diğer parçasını oluşturuyor.

Gerçekten Düşünüyorlar Mı?

İlginç bir şekilde, insan beyninin nasıl çalıştığını tam olarak bilmediğimiz gibi, bir yapay beynin de nasıl çalıştığını henüz tam anlamıyla çözebilmiş değiliz. Ancak sonuçları gözlemleyebiliyoruz: Tıpkı insan beyni gibi, yapay beyinler de öğrenebiliyor, mantık yürütebiliyor, kararlar alabiliyor ve planlar yapabiliyor.

Örneğin, ChatGPT-4o veya Gemini gibi gelişmiş bir yapay zekâ modeline bir soru sorduğunuzda, size cevap vermeden önce kendi içinde bir düşünce süreci işlettiğini görebilirsiniz. Hatta bu modeller, bilgi eksikliği durumunda internette araştırma yaparak en doğru cevabı bulmaya çalışır. Bu düşünce akışını incelemek, oldukça şaşırtıcı bir deneyim sunar.

Elbette, “Aslında sadece düşünüyormuş gibi yapıyorlar, gerçekte düşünmüyorlar” argümanı sıkça dile getirilir. Ancak “gerçekten düşünmek” eyleminin tanımı hâlâ felsefi bir tartışma konusudur. Bu noktada meşhur ördek testi akla gelir: Eğer ördek gibi görünüyorsa, ördek gibi yüzüyorsa ve ördek gibi vakvaklıyorsa; o muhtemelen bir ördektir.

Toplumsal Fayda İçin Bir Vizyon: Hapisteki Yapay Zekâ

Yapay zekânın yetenekleri, toplumsal fayda sağlayacak alanlarda da kullanılabilir. Örneğin, Fatih Altaylı’nın Silivri notlarından ilhamla, tutuklu ve mahkumların rehabilitasyon süreçlerine destek olacak yapay zekâ asistanları düşünülebilir. İnternete erişimi kısıtlı, sadece hukuk, sanat, sağlık gibi belirli alanlarda eğitilmiş, ehlileştirilmiş bir yapay zekâ sistemi, hem insani bir destek sunabilir hem de rehabilitasyon süreçlerine önemli katkılar sağlayabilir.