Sana Göre Haber

Yeni Anayasa Tuzağı: Türkiye’nin Kaderi ve Cumhuriyet’i Koruma Mücadelesi

Çok Boyutlu Krizler ve Yönetim Zafiyeti

Türkiye, adeta bir karabasanı andıran afetlerle boğuşurken, iktidarın bu duruma karşı bilimsel bir “tehlike” algısı veya “risk yönetimi” yeteneği göstermediği gözlemleniyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yangın duasına çıkması, Cumhurbaşkanı danışmanının “Medet ya Rab” yakarışları ve Orman Bakanı’nın “Rabbim yardımcımız olsun” ifadeleri, halkı oyalama çabaları olarak değerlendiriliyor. Ülkeyi saran bu çok boyutlu kaos, mevcut rejim bunalımını daha da derinleştiriyor.

Ekonomik alanda ise tablo vahim. Asgari ücretin yanı sıra emekli profesör maaşları dahi bilinçli bir şekilde yoksulluk sınırının altına çekilmiş durumda. Gelir dağılımı adaletsizliğinde Türkiye, en alt sıralardaki ülkeler arasında yer alıyor. Sermaye odaklı iktidar, açlık sınırı altındaki asgari ücrete zam yapmamakta direniyor. En temel hak ve özgürlükler, can ve mal güvenliği gibi konular ise bürokrasi ve yargı baskısıyla askıya alınmış durumda.

Afet Yönetiminde Sınıfta Kalan Türkiye

Yunanistan’ın orman yangınlarıyla mücadelede AB Sivil Koruma Mekanizması’ndan yardım alarak başarılı bir operasyon yürütmesi, Türkiye’deki durumu daha da çarpıcı kılıyor. AB ülkelerinden 650 itfaiyeci, termal dronlar ve yapay zekâ destekli analizlerle Yunanistan’da can kaybı sadece 1 (bir) kişi ile sınırlı kalmıştır. Türkiye’de ise 17 can kaybı “şehit” ilan edilerek toplumsal acı bastırılmaya çalışılmıştır. Bu durum, sosyal bir şizofreni göstergesi olarak yorumlanıyor.

Ekonomik Çıkmaz ve Bütçe Gerçekleri

İktidarın “nas” söylemiyle faizi haram ilan etmesine rağmen, 2025 bütçesinde borç faizlerine ayrılan pay 2 trilyon TL‘ye ulaşarak bütçenin %13.2‘sini oluşturuyor. Bu, bütçedeki her 8 TL’den 1’inin borç faizine gideceği anlamına geliyor. Vahşi zamlarla artırılan bütçe gelirlerine rağmen devasa açıkların kapatılamaması, ciddi bir kaynak transferi ve soygun iddialarını gündeme getiriyor.

Anayasa Değişikliği ve Rejim Tartışmaları

AKP-MHP-DEM üçlüsünün, ABD Türkiye İstasyon şefi olduğu iddia edilen T. Barrack’ın yönlendirmesiyle köktenci bir anayasa değişikliği için adımlarını hızlandırdığı öne sürülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkça dile getirdiği Türk-Kürt-Arap karma ümmet yapısı planının, Anayasa’nın değiştirilemez ilk üç maddesine dokunmadan, bir “hülle” yoluyla gerçekleştirilmeye çalışılacağı iddia ediliyor. Bu durumun, üyelerinin çoğunluğu Erdoğan tarafından atanmış Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) dönüp dönmeyeceği ise büyük bir soru işareti.

TBMM’de 400 oyla anayasanın değiştirilmesi durumunda, Cumhurbaşkanı’nın halk oylamasına gitme zorunluluğu ortadan kalkıyor. 360-399 arası oy ise referandumu zorunlu kılıyor ve bu riskin göze alınmak istenmediği belirtiliyor. Halkın anayasa yapma hakkının elinden alınmaya çalışılması, meşruiyet tartışmalarını alevlendiriyor.

Muhalefete Acil Eylem Çağrısı: Ne Yapmalı?

Yazar, toplumun “Ne yapalım, elimizden bir şey gelmiyor” söylemiyle bir “toplumsal felç” durumuna sürüklendiğini belirterek, muhalefetin oyalanmayı bırakıp yeni stratejiler geliştirmesi gerektiğini vurguluyor. İşte önerilen adımlar:

  1. Ulusal Seferberlik Çağrısı: Anayasa değişikliği tuzağının ve getireceği örtük tehditlerin halka açık ve net bir şekilde anlatılması için genel bir seferberlik çağrısı yapılmalıdır. Bu tuzağın ilk adımı olan komisyona kesinlikle katılınmamalıdır.
  2. Etkin Kampanyalar: Sosyal medya içerikleri, parti okulları ve medya üzerindeki açık oturumlar aracılığıyla kamuoyu etkin bir şekilde bilgilendirilmelidir.
  3. Vekillerin Teşhiri: Parti değiştiren milletvekilleri kamuoyuna teşhir edilmeli ve birinci derece yakınları dahil olmak üzere mal varlıklarını açıklamaları istenmelidir.
  4. Ortak Manifesto: Tüm muhalefet partileri, “anayasayı sahiplenme” üzerine ortak bir bildiri (manifesto) yayımlayarak iktidarın kutuplaştırma siyasetine karşı bir panzehir oluşturmalıdır.
  5. Hukuki Adımlar: AYM, YSK ve uluslararası hukuk kurumlarına pro-aktif başvurular yapılarak tarihe not düşülmeli ve bu durumun ciddi bir uyarı işlevi görmesi sağlanmalıdır.

Yazara göre, gaflet, dalalet ve hıyanet cephesinin laik Cumhuriyeti yok etme hedefi açıkça ortadaysa, Mustafa Kemal’in devrimlerinin koruyucuları için artık tek yol, meşru bir topyekûn Kuvayı Milliye direnişi örgütlemektir.

Exit mobile version