Türkiye’nin Barajları Alarm Veriyor: Su Seviyeleri Kritik Eşiğin Altında!

İzmir ve Çevresinde Alarm Veren Su Kesintileri

İzmir ve çevresinde yaklaşık 10 gündür yaşanan su sıkıntısı, bölge halkını zor durumda bırakıyor. Çeşme, Urla, Seferihisar ve Foça gibi tatil beldelerinde 7-8 saati bulan plansız su kesintileri nedeniyle temel ihtiyaçlar karşılanamıyor. Depolardaki suların tükenmesiyle damacanalarla çözüm aranırken, aşırı sıcaklarla birleşen bu durum, ciddi bir kuraklık endişesini de beraberinde getiriyor. Peki, bu durum geçici bir yaz sorunu mu, yoksa daha derin bir su krizinin habercisi mi?

Kritik Baraj Seviyeleri: Bu Sadece Bir Yaz Sorunu Değil

Su yönetimi uzmanı Dr. Akgün İlhan, mevcut durumun ciddiyetine dikkat çekiyor. Özellikle Ege ve Marmara’daki barajların doluluk oranları endişe verici boyutlarda:

  • Kutlu Aktaş Barajı (Alaçatı): Aktif doluluk oranı %3.21 ile kritik eşiğin çok altında.
  • Ürkmez Barajı: Doluluk oranı %11.04.
  • Tahtalı Barajı: Doluluk oranı %8.57.
  • Gördes Barajı: Doluluk oranı %0.08.
  • Naip Barajı (Tekirdağ): Doluluk oranı %2 olarak ölçüldü.

Dr. Akgün İlhan, “Kutlu Aktaş Barajı’ndaki doluluk oranının yüzde 5’in altına inmiş olması, teknik olarak ‘ölü hacim’ demektir. Bu, çekilemeyen ya da çekilse bile çamurlu ve arıtması son derece güç olan suyu ifade eder. İzmir ve ülkenin başka pek çok noktasında yaşananlar, giderek derinleşen bir su krizinin habercisidir.” şeklinde durumu özetliyor.

BARAJLARDA TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR su seviyeleri dibe vurdu...

Türkiye’nin Su Zenginliğinden Su Stresine Yolculuğu

Uzmanlar, Türkiye’nin artık su zengini bir ülke olmadığını vurguluyor. Şu anda kişi başına düşen yıllık erişilebilir su miktarı yaklaşık 1300 metreküp ile Türkiye, ‘su stresi yaşayan ülkeler’ kategorisinde yer alıyor. Oysa bu miktar 1960’larda 4000 metreküpün üzerindeydi. 65 yıl gibi kısa bir sürede yaşanan bu düşüşün arkasında hızlı nüfus artışı, yanlış su politikaları, iklim değişikliği, plansız kentleşme ve su yoğun sektörlerin büyümesi gibi faktörler yatıyor.

İklim Krizi Tek Sorumlu Mu? Altyapı ve Sektörel Etkiler

Dr. İlhan, su stresinin tek sorumlusunun iklim krizi olmadığını belirtiyor. Özellikle kıyı bölgelerinde yaz aylarında artan nüfus, yetersiz altyapıya aşırı yük bindiriyor. Turizm sektöründe oteller, havuzlar ve spa merkezlerinde kişi başı su kullanımı, yerel halkın 10-15 katına çıkabiliyor. Tarımda ise mısır ve pamuk gibi su yoğun ürünlerin vahşi sulama teknikleriyle yetiştirilmesi, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını hızla tüketiyor.

Yönetimsel Boyut ve Kayıp-Kaçak Sorunu

Krizin bir diğer önemli boyutu ise yönetimsel zafiyetler. Türkiye’de su şebekelerindeki kayıp-kaçak oranı ortalama %37 civarında. Dr. İlhan, Berlin ve Kopenhag gibi şehirlerin bu oranı %5’e kadar düşürdüğünü belirterek, iyi bir altyapı planlamasıyla su kaybının önlenebileceğini ifade ediyor.BARAJLARDA TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR su seviyeleri dibe vurdu...

Su Krizine Karşı Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Çözümler

Dr. Akgün İlhan, krizin çözümü için çok yönlü bir yaklaşımın şart olduğunu belirterek şu önerilerde bulunuyor:

  1. Kısa Vadeli Önlemler

    Evlerde su tasarrufu alışkanlıkları teşvik edilmeli ve vatandaşlara planlı kesintiler hakkında zamanında bilgilendirme yapılmalıdır. Bireysel çabaların toplu etkisi büyük olacaktır.

  2. Orta Vadeli Adımlar

    Asıl sorumluluk kurumlar ve sektörlerdedir. Tarımda damla sulama gibi verimli yöntemler zorunlu hale getirilmeli ve teşvik edilmelidir. Turistik tesislere yeşil sertifika zorunluluğu getirilebilir. Belediyeler, park sulama gibi işlerde yağmur suyu veya arıtılmış gri su kullanmalıdır. Ayrıca, suyun maliyetinin altında satılması sürdürülebilir değildir. Temel ihtiyacı karşılayan su düşük, israf içeren tüketim ise yüksek fiyattan ücretlendirilmelidir.

  3. Uzun Vadeli Reformlar

    Ülke ölçeğinde kapsamlı bir reform gereklidir. Yıllardır beklenen Su Kanunu, suyun korunması ve verimliliği odaklı bir şekilde, kimsenin su hakkını gasp etmeden güncellenerek hayata geçirilmelidir.