Sana Göre Haber

Antik Çağın Kültür ve Sağlık Merkezi Pergamon: Gündelik Yaşama Tarihi Bir Bakış

Antik Dünyanın Kültür ve Sağlık Merkezi: Pergamon

Günümüz Ege mutfağının temel taşları olan zeytin, ekmek, peynir, balık ve şarap gibi lezzetler, yaklaşık 2000 yıl önce Pergamonluların sofralarını da süslüyordu. Ancak zenginlerin sofraları, çok daha gösterişli ziyafetlere sahne oluyordu. Bu hafta, antik Helenistik dönemin en önemli başkentlerinden biri olan ve bugün İzmir’in Bergama ilçesinde yer alan Pergamon’daki yaşama odaklanıyoruz. Antik kentin Koordinatör Kazı Başkanı Prof. Dr. Yusuf Sezgin, bu eşsiz kentin sırlarını bizlerle paylaşıyor.

Pergamon, 200 bin ciltlik devasa kütüphanesi ve antik dünyanın en önemli sağlık merkezlerinden birine ev sahipliği yapmasıyla tanınıyordu. MÖ 3. yüzyılın başlarında Büyük İskender’in komutanlarından Philetairos tarafından kurulan kent, daha sonra kendi adıyla anılacak krallığın başkenti oldu. Bu büyüleyici antik kent, 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne dahil edilmiştir.

Pergamon’da Gündelik Yaşamın Ritmi

Prof. Dr. Yusuf Sezgin, Pergamon’da ekonomiden sanata, siyasetten bilime kadar her şeyin günlük hayatla iç içe geçtiğini vurguluyor. Sezgin’e göre, Pergamon’da zengin ve üst sınıfa mensup biriyseniz, halkın taş ve kerpiç evlerinin aksine, mozaikli avlulara sahip görkemli villalarda yaşardınız. Bu konutların odaları genellikle bir iç avluya, yani atrium‘a açılırdı. Isınma ocaklar ve maltızlarla, aydınlatma ise kandillerle sağlanırdı.

“Tapınaklar, hamamlar, spor ve eğitim alanları olan ‘gymnasium’lar, tiyatro ve özellikle kent meydanı olan agoralar; her sınıftan insanın sosyal alanıydı.”

Üst sınıf günlerini tiyatro oyunları izleyerek, tapınaklarda dini törenlere katılarak, hamamlarda dinlenerek ve kütüphanede okuyarak geçirirdi. Alt tabakadaki halk ise zanaat, ticaret ve tarım gibi işlerle meşguldü.

Toplumda Kadının Rolü

Prof. Dr. Sezgin, Pergamon’da kadınların genellikle ev işleri, çocuk bakımı ve dokumacılık gibi işlerle ilgilendiğini belirtiyor. Ağır zanaatlar, tarım, ticaret, siyaset ve askerlik ise erkeklerin alanıydı. Ancak zengin ve soylu kadınlar toplum içinde daha görünür bir role sahipti ve önemli törenlerde yer alırlardı.

Bir Başkente Yakışır Anıtsal Eserler

Sezgin, Pergamon’un krallar I. Attalos ve II. Eumenes dönemlerinde büyük bir gelişim göstererek önemli sanat eserlerine ev sahipliği yaptığını ifade ediyor. 1800’lerin sonunda başlayan ve günümüze dek süren sistemli kazılar sayesinde birçok yapı gün yüzüne çıkarılmıştır. Başlıcaları şunlardır:

Antik Dünyanın Şifa Merkezi: Asklepieion

Asklepieion’da hastaların tedavisi için ilginç yöntemler kullanılırdı. Uyku odalarında istihare uykusuna yatırılan hastalar, su sesi, çamur kürü, şifalı su, açlık-tokluk kürleri, terapi ve müzik dinletisi gibi yöntemlerle şifa bulurdu.

Kızıl Avlu: Mısır’dan Bizans’a Bir Mabet

Adını kırmızı tuğlalarından alan Kızıl Avlu, başlangıçta Serapis, İsis gibi Mısır kökenli tanrılara adanmış bir Roma tapınağıydı. Bizans döneminde ise yapı, bir bazilikaya dönüştürülerek uzun yıllar Hristiyan mabedi olarak hizmet vermiştir.

Pergamon’un İncisi: Zeus Sunağı

Prof. Dr. Sezgin’e göre, kentin en meşhur yapısı, antik dönemin en görkemli anıtlarından biri olan Zeus Sunağı‘dır. MÖ 2. yüzyılda inşa edilen bu dini yapının en dikkat çekici özelliği, tanrıların devlerle savaşını anlatan 120 metrelik Barok stildeki kabartmalarıdır. Sunağın mermerleri Prokonnesos (Marmara Adası) ve Lesbos’tan (Midilli) getirilmiştir.

Zeus Sunağı Neden Bugün Berlin’de?

Pergamon’daki ilk arkeolojik kazılar, 1878’de Alman mühendis Carl Humann liderliğinde başladı. Humann, bölgedeki yol yapım çalışmaları sırasında antik kalıntıların tahrip edildiğini fark ederek kazıları başlattı. Kazılarda ortaya çıkarılan görkemli eserler, dönemin Asar-ı Attika Nizamnamesi uyarınca Osmanlı Maarif Bakanlığı’nın izniyle Berlin’e taşındı ve bugün Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde sergilenmektedir.

Günümüzdeki Çalışmalar ve Yeni Keşifler

II. Dünya Savaşı sonrası duraksayan kazılar, 1957’den itibaren Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Türk arkeologların iş birliğiyle yeniden başladı. Günümüzde çalışmalar, Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın denetiminde ortaklaşa sürdürülmektedir. Son yıllardaki araştırmalar, daha çok gündelik yaşam, konutlar ve üretim alanlarına odaklanmıştır. Geleceğe Miras Projesi kapsamında yürütülen kazılarda, Kızıl Avlu’nun doğusunda MS 4. yüzyıla tarihlenen mozaik zeminli konutlar (domus) bulunmuştur.

Exit mobile version