Gazze’ye İnsani Yardımlar İsrail’i Endişelendiriyor
İsrail’in önde gelen medya kuruluşlarından Times of Israel‘de yayımlanan ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Şaul Horev tarafından kaleme alınan bir analiz, Tel Aviv’deki endişeleri gözler önüne serdi. Analizde, Türkiye’nin Gazze’ye yönelik insani yardım çabalarının gelecekte askeri bir boyut kazanabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Horev, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın İsrail’e yönelik sert eleştirilerinin İsrail yönetiminde ciddi bir rahatsızlık yarattığını vurguladı.
Özellikle Haziran ayında Gazze’ye yardım ulaştıran Madlen ve Handala isimli gemilere Türkiye’nin verdiği diplomatik destek, Filistin halkıyla dayanışmanın önemli bir adımı olarak görülüyor. Horev’e göre, bu tür girişimlerin devam etmesi durumunda Türk donanmasının yardım gemilerine eşlik ederek sürece aktif olarak katılması güçlü bir olasılık.
Doğu Akdeniz’de Tırmanan Enerji Gerilimi
Analizde öne çıkan bir diğer kritik konu ise Doğu Akdeniz‘deki enerji kaynakları rekabeti. İsrail’in, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır ile kurduğu ittifakla Türkiye’yi deniz yetki alanlarının dışında tutma stratejisi, Ankara tarafından uluslararası hukuka aykırı bir kuşatma olarak nitelendiriliyor. Türkiye’nin bu politikalara karşı sergilediği kararlı duruş, İsrail tarafından bir “tehdit” olarak algılanıyor.
Türkiye’nin Enerji Merkezi Olma Hedefi Engelleniyor mu?
Şaul Horev’in analizine göre, EastMed Gaz Forumu gibi platformlara dahil edilmeyen Türkiye’nin, Akdeniz’deki kendi doğalgaz ve petrol arama faaliyetleriyle bölgesel bir enerji merkezi olma hedefi sistematik olarak engellenmeye çalışılıyor. Ancak analist, Ankara’nın bu oldubittiyi kabullenmeyeceğinin altını çiziyor.
MİT ve Donanma Destekli Yeni Misyonlar Gündemde
Analizde yer alan en dikkat çekici iddialardan biri, Türkiye’nin gelecekteki yardım operasyonlarını doğrudan devlet desteğiyle organize edebileceği yönünde. Horev, bu süreçte Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) koordinasyonu sağlayabileceğini ve Türk Deniz Kuvvetleri‘nin yardım filolarına refakat ederek olası bir İsrail müdahalesini önleyebileceğini iddia ediyor. Bu senaryo, akıllara 2010 yılında yaşanan Mavi Marmara olayını getiriyor.
İsrail: “Türkiye Karşısında Hazırlıksız Yakalanabiliriz”
İsrail kamuoyunda ve karar alıcılar arasında, Türkiye’nin potansiyel deniz hamlelerine karşı yeterli hazırlığın olmadığına dair endişeler giderek artıyor. Analizde, Tel Aviv yönetiminin böylesi bir senaryoya karşı hem diplomatik hem de askeri olarak hazırlıksız olduğu net bir şekilde ifade ediliyor.
Türk Donanması’nın Caydırıcılığı
Horev, Türk Deniz Kuvvetleri‘nin sahip olduğu teknik kapasite ve yarattığı psikolojik etkinin, İsrail için önemli bir caydırıcılık unsuru olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin deniz gücünün dünyanın ilk 10 donanması arasında yer aldığı ve bu gücün ulusal bir gurur vesilesi olduğu da analizde vurgulanıyor.
Geçmişten Gelen Mesaj: Bat Galim Olayı
Analizde, 2019 yılında Kıbrıs açıklarında Türk savaş gemilerinin İsrail’e ait Bat Galim adlı araştırma gemisini bölgeden uzaklaştırması olayı da hatırlatılıyor. Horev, bu olayın Türkiye’nin benzer müdahaleleri yeniden yapmaktan çekinmeyeceğinin bir göstergesi olduğunu ima ediyor.
Sonuç olarak analiz, Türkiye’nin askeri bir çatışmaya girmeden, donanma gücünü bir dış politika aracı olarak kullanarak etkili bir deniz diplomasisi yürütebileceğini öngörüyor. Bu strateji, “savaşsız mesaj” olarak tanımlanarak uluslararası hukuk zemininde askeri güçle desteklenen bir politika olarak öne çıkıyor.