İsrail Basınından Çarpıcı Analiz: Türkiye ile Denizlerde Yeni Bir Gerilim mi Başlıyor?
İsrail’in Gazze’ye yönelik aylardır süren saldırıları uluslararası kamuoyunda tepki çekerken, Tel Aviv’de Türkiye ile yaşanabilecek olası bir gerilime dair endişeler dile getiriliyor. Times of Israel gazetesinde eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Şaul Horev tarafından kaleme alınan bir analiz, Türkiye’nin Filistin’e desteğinin denizlerde yeni bir çatışma rotası çizebileceği uyarısında bulundu.
Ankara’nın Gazze Politikası ve Donanma Endişesi
Horev’in analizine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın Gazze’deki durumu “soykırım” olarak nitelendirmesi ve İsrail’i “insanlık suçu işlemekle” suçlaması, Tel Aviv tarafından doğrudan bir tehdit olarak algılanıyor. Türkiye’nin Gazze’ye insani yardım ulaştırma çabaları da analizde önemli bir yer tutuyor.
Haziran ayında yola çıkması planlanan Madlen ve Handala gibi yardım gemilerine Türkiye’nin verdiği destek, Ankara’nın Filistin halkıyla dayanışmasının somut bir göstergesi olarak görülüyor. Horev, bu tür girişimlerin artabileceğini ve en önemlisi, Ankara’nın bu çabalara donanmasıyla destek verebileceğini öne sürüyor.
Doğu Akdeniz’de Çıkar Çatışması Derinleşiyor
Analizde, Türkiye ile İsrail arasındaki potansiyel gerilimin yalnızca Gazze ile sınırlı olmadığı vurgulanıyor. Doğu Akdeniz‘deki zengin enerji kaynakları ve deniz yetki alanları konusundaki anlaşmazlıklar, iki ülke arasında derin bir çıkar çatışması yaratıyor.
İsrail’in, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Mısır ile kurduğu ittifakla Türkiye’yi bölgedeki denklemin dışında bırakma çabası sürerken, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan haklarını savunarak bu kuşatmaya karşı durduğu belirtiliyor. Horev’e göre Türkiye’nin bu kararlı tutumu, İsrail tarafından bir “tehdit” olarak görülüyor.
Türkiye’nin Enerji Merkezi Olma Hedefi Engelleniyor
Analiz, Türkiye’nin denizlerdeki doğal gaz ve petrol arama faaliyetlerinin ve EastMed Gaz Forumu‘na dahil edilmemesinin, Ankara’nın bölgesel bir enerji merkezi olma hedefini engellemeye yönelik bir Batı planı olduğunu değerlendiriyor. Ancak Horev, Türkiye’nin bu durumu kabullenmeyeceğini de itiraf ediyor.
MİT ve Mavi Marmara Göndermesi
Yazıda öne sürülen bir diğer çarpıcı senaryo ise Türkiye’nin gelecekteki yardım misyonlarını devlet destekli hale getirebileceği iddiası. Bu misyonların Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) koordinasyonunda yürütülebileceği ve Türk Deniz Kuvvetleri’nin gemilere eşlik ederek İsrail’in olası bir müdahalesini engelleyebileceği belirtiliyor.
Bu iddia, 2010 yılında yaşanan ve 9 Türk yardım gönüllüsünün hayatını kaybettiği Mavi Marmara olayına açık bir gönderme olarak yorumlanıyor. İsrail tarafı, benzer bir olayın bu kez çok daha güçlü bir Türk yanıtıyla karşılaşmasından endişe duyuyor.
İsrail’in Hazırlıksızlığı: ‘Şaşkınlık ve Tedirginlik’
Analizin en dikkat çekici noktalarından biri, İsrail’in böyle bir senaryoya karşı yeterince hazır olmadığını kabul etmesi. Tel Aviv kamuoyunun, deniz üzerinden gelebilecek olası Türk adımlarına karşı “şaşkınlık ve tedirginlik” içinde olduğu ifade ediliyor. İsrailli uzmanlara göre, böyle bir hamle karşısında İsrail’in ne diplomatik ne de askeri olarak yeterli hazırlığı bulunmuyor.
Türk Deniz Kuvvetleri’nin Gücü ve Psikolojik Üstünlüğü
Horev, Türkiye’nin donanma gücünün hem teknik kapasite hem de psikolojik üstünlük sağlama potansiyeline sahip olduğunu vurguluyor. Dünyanın en güçlü 10 donanması arasında gösterilen Türk Deniz Kuvvetleri‘nin etkinliği, Türkiye için bir milli gurur kaynağı olarak nitelendiriliyor.
“Deniz Türkler için yalnızca bir sınır değil, bir mücadele ve egemenlik alanıdır. Bu nedenle Türkiye’nin atacağı adımlar, toplum nezdinde tam destek bulacaktır.”
Bu ifadeyle, olası bir deniz geriliminin Türkiye’de kamuoyu tarafından meşru görüleceği ve birleştirici bir etki yaratacağı vurgulanıyor.
Geçmişteki Gerilimler ve Gelecek Senaryoları
Analizde, 2019 yılında Kıbrıs açıklarında yaşanan bir olay da hatırlatılıyor. Bilimsel araştırma yapan İsrail’e ait “Bat Galim” adlı geminin, Türk savaş gemileri tarafından bölgeden uzaklaştırıldığı aktarılıyor. Horev, Kıbrıs yönetiminin izniyle yapıldığı iddia edilen araştırmaya Türkiye’nin kendi yetki sahası olduğu gerekçesiyle fiili müdahalede bulunduğunu belirtiyor.
‘Savaşsız Mesaj’ Stratejisi
Son olarak Horev, Türkiye’nin doğrudan bir çatışmadan kaçınarak, etkili bir deniz diplomasisi yürütebileceğini savunuyor. “Savaşsız mesaj verme” olarak adlandırılan bu yaklaşımın, uluslararası hukuk çerçevesinde donanma gücünü göstererek rakibe gözdağı vermeyi amaçladığı ifade ediliyor. Horev, Azerbaycan’dan Türkiye’ye ve oradan İsrail’e uzanan enerji hatlarının da Ankara tarafından denetlenebileceğini öne sürüyor.
Sonuç olarak, Gazze’deki eylemleri nedeniyle uluslararası alanda yalnızlaşan İsrail, Türkiye’nin artan stratejik hamlelerinden ve sahada daha görünür olmasından ciddi bir rahatsızlık duyuyor. Tel Aviv’deki temel endişe ise net: “Türkiye sadece konuşmuyor, adım da atabilir.”