Sana Göre Haber

Adil Dünya Varsayımı Nedir? İyi İnsanların Başına Neden Kötü Şeyler Gelir?

Adil Dünya Varsayımı Nedir?

Sosyal psikolojide öne çıkan görüşlerden birine göre, insanlar dünyada ilahi bir adaletin var olduğuna inanma eğilimindedir. Bu düşünce biçimi, “Adil Dünya Varsayımı” (Belief in a just world) olarak adlandırılır. Bu, dini bir inanıştan ziyade, insanların kişisel kaygılarını temel alarak olayları yorumlama şeklidir.

Bu varsayıma göre, insanlar dünyanın adil bir yer olduğuna ve herkesin hak ettiğini bulduğuna inanır. Yani, iyi insanların başına iyi, kötü insanların başına ise kötü olaylar gelir. Bu düşünce, kişiyi “Kötülük yapmayayım ki başıma kötü şeyler gelmesin” şeklinde bir mantığa yönlendirir.

Adil dünya varsayımı, bireylerin iç huzuru bulmasına yardımcı olur. Çünkü insanlar, kendilerini güvende hissetmek için geleceği tahmin etme ve kontrol etme arzusu duyarlar. Bu varsayım, onlara olayları kontrol edebilecekleri yanılsamasını sunar ve “Eğer kötülük yapmazsam, kendimi kazadan ve beladan koruyabilirim” diye düşünmelerini sağlar.

Adil Dünya Görüşünü Destekleyen Söylemler

Dünyanın adil bir yer olduğunu düşünenler, bu inancı destekleyen kalıp ifadeler kullanır. Bu söylemler, adil dünya görüşünü betimleyen tipik örneklerdir:

Ayrıca, halk masallarında daima iyilerin ödüllendirilip kötülerin cezalandırılması, çocuklara küçük yaşlardan itibaren dünyada adalet olduğu mesajını verir. Ancak ne yazık ki bu, yalnızca bir varsayımdır. Eşitlik ve mutlak adalet, dünyanın işleyişine her zaman uygun değildir. Örneğin, bazı çocuklar engelli doğarken, bazıları genetik olarak daha şanslıdır. Adalet kavramı da değişkendir; bir kişiyi öldüren de, Hitler ve Stalin gibi milyonları öldüren de yalnızca bir kez ölür.

Gerçeklik ve Varsayım Çatışması

Tarih boyunca pek çok diktatörün ve mafya babasının yaptığı zorbalık yanına kâr kalmış, birçoğu yatağında ölmüştür. İnsanlar bu durumla karşılaştığında bile adil dünya görüşünü terk etmez ve “Bu dünyada cezasını bulmadıysa öteki dünyada bulacak” diyerek kendilerini teselli ederler.

Buna karşılık, dünyadaki adaletsizlikten rahatsız olanların karamsar bir söylemi de vardır: “Sen kötü ol, iyiler belalarını bulurlar.” Ancak iyilik yapma konusunda rehberimiz aklımız ve vicdanımız olmalıdır. Çoğunluk ahlaksız diye kimse ahlaksız olmak zorunda değildir.

Körfezdeki Motor Olayı: Somut Bir Örnek

Adil dünya varsayımının nasıl işlediğine dair çarpıcı bir anı, bu konuyu daha iyi anlamamızı sağlar. Yıllar önce İzmit Körfezi’nde yaşanan trajik bir olay gazetelerde yer almıştı. Bir adam, yeni aldığı sürat teknesiyle eşi ve iki çocuğuyla denize açılmıştı. Oğlu denize düşünce, baba onu kurtarmak için hemen suya atlamıştı.

Ancak motoru durdurmadığı için tekne uzaklaşmaya başlamıştı ve eşi de motoru nasıl durduracağını bilmiyordu. Bir süre sonra baba ve oğul, güçleri tükenince boğularak hayatlarını kaybetmişti.

Bu haber, o dönemde annemin öğretmen arkadaşları arasında tartışılırken okul müdürü Mehmet İshakoğlu‘nun yorumu dikkat çekiciydi:

“O adamın mutlaka bir günahı vardır, motoru haram parayla almıştır.”

Bu yorum, toplumda yaygın olan adil dünya görüşüne birebir uyuyordu: Kötü bir olay, ancak kötü bir insanın başına gelebilirdi. Ancak olayın ardındaki gerçek çok daha basitti. Gazetede babanın günahkâr olduğuna dair hiçbir bilgi yoktu. Ortada ise somut ihmaller vardı: Babanın eşine motoru nasıl durduracağını öğretmemesi ve teknedekilerin hiçbirinin can yeleği takmaması. Böylesine net ihmaller varken, olayı soyut bir varsayımla açıklamak gerçekçi değildir.

Sonuç olarak, adil bir dünyanın var olup olmamasından bağımsız olarak, olayları görünen somut gerçekler üzerinden akılcı bir şekilde yorumlamak her zaman daha sağlıklı bir yaklaşımdır.

Exit mobile version