Sana Göre Haber

Toplumsal Atalet Salgını: Neden Harekete Geçmek Yerine Sadece Bekliyoruz?

Toplumsal Bir Hâlsizlik: Neden Sadece Bekliyoruz?

Bir yakınım telefonda, “Canım biliyor musun, bizim burç için bu ay tüm hayatımızın yeniden düzenlenme dönemiymiş” dediğinde, kendimi alıkoyamadan alaycı bir şekilde yanıt verdim: “Şuradan şuraya gidecek hâliniz yok, ne baştan düzenlenmesi Allah aşkına, akışa bırakın kendinizi!” Aslında demek istediğim, “Emekli maaşlarınızın izin verdiği kadarıyla idare edin, gerisini kafanıza takmayın” idi. Ancak o, heyecanının bozulmasını istemediği için anlamazdan geldi. Çünkü geriye sadece sürpriz beklentisi kalmıştı.

Elbette bu tavrımda biraz hırtlık vardı. Biliyorum ki, her zaman akışın dışında bir şeyler olma ihtimali vardır. Parmağınızı bile oynatmak istemezken bir ölüm, bir hastalık veya bir ayrılık hayatınızdaki ne çok şeyi aniden değiştirebilir.

Yaş Fark Etmeksizin Yayılan Eylemsizlik

Son zamanlarda herkesin üzerine garip bir hâl çöktü. 20 yaşındaki de, 70 yaşındaki de aynı ruh halinde; sanki tüm iradeleri, kararları ve eylemleri sıfırlanmış gibi. Her şey sadece başlarına geliyor, hepsi bu kadar. Üniversite sınavına hazırlanan bir gence hayallerini sorduğumda, “Ne olursa!” yanıtını alıyorum. Kendi seçimlerinden veya kendisine sunulan seçeneklerden bahsetmek için en ufak bir çaba dahi göstermiyor.

Kadercilik Değil, Kendini Koyuvermişlik

Meşhur bir deyiş vardır:

“Kader konuşunca, insan susar.”

Ancak gözlemlediğim durum, bu tür bir teslimiyet veya kadere saygı hali değil. Bu, bildiğiniz bir “hâlsizlik”, hatta daha açık bir ifadeyle “kendini koyuvermişlik!”

İnsanlar örneğin psikoterapiste gidiyorlar ama sanki görünmez bir koltuğa çökmüş ve oradan kalkmaya hiç niyetleri yokmuş gibi davranıyorlar. Bu, gizlenmiş bir çaresizlik bilincidir. Bir sihirli dokunuş bekliyorlar; sanki terapist dokunduğu an “ruh hâlleri” bir anda düzelecekmiş gibi. Bu beklenti yüzünden ortalık sahte uzmanlarla, soytarılarla dolup taşıyor.

Sonsuz Bir Bekleyişin İçinde

Etrafıma baktığımda gördüğüm tek bir şey var: Duruyoruz. İşte, evde, dışarıda, her yerde duruyor ve sadece bekliyoruz. Peki, neyi bekliyoruz? Belki de bir gün hem bu bekleyiş hâlimizi hem de neyi beklediğimizi en baştan konuşmamız gerekecek.

Kısa Bir Ara ve Yeni Bir Niyet

Yakalanacağım kesin olan rutinimden kısa bir süreliğine kaçıyorum. Hafta sonu köşeme geri döneceğim. Bu vesileyle bir niyetimi de belirtmek isterim: Bundan böyle, tıpkı eski zamanlardaki gibi, daha çok İNSAN‘dan, gündelik hayatımızdan ve bilincimizin derinliklerinden söz açmak istiyorum.

Exit mobile version