Yönetmen Dea Kulumbegashvili’den ‘April’: Kadın Bedeninin ve Toplumsal Normların Sinematik Analizi

‘April’ Filmiyle Kadın Bedeninin Sessiz Öyküsü MUBI’de

Gürcü yönetmen Dea Kulumbegashvili, MUBI Türkiye’de izleyiciyle buluşan ikinci uzun metraj filmi “April” ile bizleri bir kez daha kendi büyüdüğü topraklara, Gürcistan’ın kırsal bölgelerindeki kadınların dünyasına davet ediyor. Film, ana karakteri Nina’nın (Ia Sukhitashvili) gizlice kadınlara yardım ederek kürtaj yapmasını merkeze alıyor. Bu çarpıcı öykü üzerinden kadın bedeninin doğası, toplumdaki konumu ve anneliğin kutsallığı gibi kadim arketipler sorgulanıyor. Yönetmen, kürtaj meselesini tüm çıplaklığıyla ve cesurca “yemek masasına” yatırıyor. İzleyiciyi zorlayan ancak kadınlık hallerini olduğu gibi sunan bu etkileyici film üzerine yönetmen Dea Kulumbegashvili ile konuştuk.

Filminizin Fikri Nasıl Ortaya Çıktı ve Araştırma Süreciniz Nasıl Gelişti?

Bu film, benim geldiğim yer olan Doğu Gürcistan’da çekildi. İlk uzun metrajlı filmimi çekerken de yine oradaydım. Köylerdeki kadınların birçoğunu kişisel olarak tanıyordum; bana yaşamlarının nasıl geçtiğini, nelerle mücadele ettiklerini anlatırlardı. Benimle yaşıt olan bu kadınların bazılarının sekiz çocuğu vardı, fakat çocuk sahibi olup olmama konusunda karar verme yetkileri neredeyse hiç yoktu. Sanırım filmin ana teması o zaman zihnimde şekillenmeye başladı. Her zaman söylediğim gibi, bu filmi bana o kadınlar getirdi.

Nina Karakteri ve Toplumsal Baskıya Bir Başkaldırı

Soru: Filminiz, kadın bedenine, doğum ve anneliğe dair yerleşik normları sorguluyor. Nina karakteri, deforme bir bedenle tasvir ediliyor. Bu, baskıcı toplumlarda kadın bedeninin bir kontrol mekanizması olarak kutsallaştırılmasına bir tepki mi?

Cevap: Evet, kesinlikle! Bu gerçekten ilginç bir nokta. Doğum yapıp işime geri döndüğümde, bir anne olarak, şu tür cümlelerle karşılaştım: “Filmin hiç gerçekleşmese de o kadar önemli değil çünkü artık sen de bir annesin.” Bu cümlenin ne anlama geldiğini uzun süre düşündüm. Bir ay önce, anne değilken önemli olan kariyerim, şimdi neden önemsizdi? Çünkü erkek egemen toplumlarda kadına gösterilen saygı, aslında sizi ezen bir mekanizmaya dönüşebiliyor. Bu saygı, kadının içinde var olmak zorunda bırakıldığı bir tür kafes gibidir. Çocukluğumdan bu yana Gürcistan’da bu zihniyet pek değişmedi.

Deforme beden meselesi ise New York’taki eğitimimden sonra köye döndüğümde kendimi bir yabancı gibi hissetmemle ortaya çıktı. Artık dışarıdan gelen kişi bendim. Kimse benimle evlenmek ya da ailelerinde benim gibi bir kadını istemezdi, çünkü bir şekilde “defolu” olarak görülüyordum. Yine de sıcak karşılandım çünkü hâlâ o topraklara aittim. Bu ikilem sayesinde ailelerin içine daha derinlemesine girebildim ve orada çok fazla acı ve korkunç hikâye gördüm. Bazen bu durum benim için çok bunaltıcı oluyordu ve zihnimde bu ‘yaratık’ figürü oluşmaya başladı. Bu figür, hem kaçma arzusunun hem de kaçmanın imkânsızlığının bir temsiliydi. Sanırım geldiğimiz yeri asla tam anlamıyla terk edemiyoruz.

Doğum, Kürtaj ve Sezaryen: Sahne Arkasındaki Sanatsal Tercihler

Soru: Filmde üç kritik tıbbi sahne var: aydınlık bir doğum, kısmen gösterilen parlak bir kürtaj ve karanlıkta geçen bir sezaryen. Bu farklı ışık ve kadraj tercihlerinizle neyi anlatmayı hedeflediniz?

Cevap: Doğum sahnesi, sanırım en kolay karardı. Çünkü ilk kez bir doğumu izlemeye gittiğimde, kamera için tek bir doğru yer olduğunu fark ettim. Bu, bir yönetmen olarak müdahale edemeyeceğiniz ve etmemeniz gereken, sizi önemsiz kılan bir andı. Bu yüzden kamerayı büyük ölçüde görünmez kıldık. Sezaryen ise çok ilginçti; adeta kutsal bir ritüel gibiydi. Doktorlar için kolay bir ameliyat olsa da, Paris’teki İlkel Sanatlar Müzesi’nde gördüğüm bir temsil, çocuğun annenin bedeninden çıkarılma sürecinin ne kadar şiddet içerdiğini fark etmemi sağladı. Bu, hem anne hem de çocuk için oldukça şiddetli bir eylemdir.

Kürtaj sahnesini ise filmdeki gibi yazdım çünkü gerçek zaman hissini yansıtmak istiyordum. Yapımcılar doğal olarak ne göstereceğimi sordular. Ancak kürtaj, her şeyden önce asla görmediğiniz bir şeydir. Doğumdan çok daha gizli ve özeldir. Pek çok insan çocuğunun doğumunu izler ama kimse bir kürtajı izlemeye gitmez. Bu, sadece doktor ve kadın arasında yaşanan bir andır. Film, yasa dışı kürtaj konusunu ele aldığı için bu anı doğrudan göstermek istedim. Geniş bir açıyla çekseydim, belki de olayın psikolojik etkisini ve nedenlerini anlama konusunda izleyiciye daha az alan bırakmış olurdum. Bu şekilde, izleyici bilinçli olarak düşünmese bile, sahne psikolojik olarak onda bir yankı uyandırıyor.