Gelecek Kaygısı ve Zaman Algımız
Teorisyenler ve popüler medya, dünyanın sonuna dair senaryoları sıkça gündeme getiriyor. Nostradamus kehanetleri, Da Vinci’nin sırları ve bilimin sınırlarını zorlayan yeni gelişmeler üzerinden sürekli bir felaket beklentisi pompalanıyor. Bu durumun temelinde, insanoğlunun geleceği bilme tutkusu ve gizemleri çözme arzusu yatıyor; bu da toplumda bir korku ve kaygı iklimi yaratıyor.
Yıldız falları ve burç yorumları gibi safsatalar, ne yazık ki geniş kitleler tarafından ciddiye alınıyor ve medya bu tür içerikleri tekrar tekrar sunarak popülerliğini koruyor. Geleceğe yönelik bu merak, hem kişisel sonumuzu hem de dünyanın geleceğini kapsıyor ve bu gidişatı kontrol etme gücümüzün olmaması, endişeleri daha da artırıyor.
Hızlanan Zaman: Modern Hayatın Yan Etkisi
Hayatı kolaylaştıran teknolojik gelişmeler, aynı zamanda zamanın akışını da hızlandırıyor. Günler, aylar ve yıllar göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor ve zihnimiz sürekli bir bilgi bombardımanı altında. Bu durum, hatıralarımızı bile gölgede bırakarak ömür helezonunu daha karmaşık hale getiriyor. Teknoloji, bize sevdiklerimizle daha fazla vakit geçirme vaadi sunsa da, gerçekte zamanı bir vakum gibi çekerek bizi daralan bir vakte hapsediyor.
Zamanın Bereketi: Dini ve Bilimsel Yaklaşımlar
İslami kaynaklarda, özellikle hadis-i şeriflerde, ahir zamana yaklaştıkça “zamanın bereketinin azalacağı” ifade edilir. Bu, sona yaklaşıldıkça zamanın daha hızlı akacağı şeklinde yorumlanır. Bilim dünyası ise bu olguyu “akışı kıyaslama algısı” olarak adlandırsa da, zamanın hızlanması üzerine ciddi araştırmalar yürütülmüştür.
Schumann Rezonansı Nedir?
Bu araştırmalar sonucunda, dünyanın nabzı olarak kabul edilen “Schumann Rezonansı” adlı bir ölçüm birimi geliştirilmiştir. İddialara göre, bu rezonans 1980’den beri sürekli artmakta ve belirli bir seviyeye ulaştığında duracaktır. Bu teori, zamanın hem soyut hem de somut olarak daha hızlı aktığı yönündeki yaygın şikayetleri destekler niteliktedir. Hesaplamalara göre, bir gün 24 saat olmasına rağmen, algılanan zaman dilimi sadece 16 saate denk gelmektedir. Bilim, dünyanın dönüşünün hızlandığını kabul etse de nedenini tam olarak açıklayamamaktadır.
Bereketsizliğin Bedelleri ve Çözüm Arayışı
Zamanın bereketsizliği, hayatın diğer alanlarına da yansıyor. Sağlık teknolojisindeki ilerlemelere rağmen erken yaşta ortaya çıkan kronik hastalıklar, obezite ve ölümcül rahatsızlıklar artış gösteriyor. Ömür, çabuk yorulduğumuz bir maratona dönüşüyor ve bu hengâmede aklımızı ve kalbimizi olgunlaştıracak fırsatları kaçırıyoruz.
İmam Âzam’ın, “Bir paranın nasıl kazanıldığını görmek için nasıl harcandığına bak.” sözü, bu durumu özetler. Zaman ve sağlık gibi bize bahşedilen değerleri yerinde ve ölçülü kullandığımızda onlara gerçek anlamda sahip olabiliriz.
Manevi Derinlik ve Bereketin Sırrı
Dünya öğretileri bu hırsa karşı “erdem” ve “bilgelik” gibi kavramları öne çıkarırken, İslam ise “tevekkül”, “tefekkür” ve “birlenme” gibi tasavvufi yollarla öze dönmeyi tavsiye eder. Büyük İslam alimleri ve veliler, Allah’a yaklaşmanın zamana, kazanca ve ömre bereket getireceğini hem öğretileriyle hem de yaşamlarıyla göstermişlerdir.
- Bediüzzaman Said Nursi, “Bismillah” demenin bitmez bir bereket kaynağı olduğunu vurgular.
- İmam Gazâlî ise evde yaşlı bir akrabaya bakmanın büyük bir bereket vesilesi olduğunu ve bereketin olduğu yerde huzurun da olacağını belirtir.
Sonuç olarak bereket, elle tutulup gözle görülemese de zamanın akışı gibi hissedilen manevi bir hazinedir. İnsanın bu kayıp hazineyi yeniden hayatında bulması için aslına dönmesi ve alimlerin rehberliğinden faydalanması yeterlidir.