Kritik Altyapıların Korunması: Küresel ve Ulusal Tehditler
2011 yılında Japonya’da yaşanan Tōhoku Depremi ve tsunaminin ardından Fukuşima Nükleer Santrali‘nde meydana gelen sızıntı, kritik tesislerin doğal afetler karşısındaki hassasiyetini gözler önüne sermiştir. Türkiye’de henüz faal bir nükleer santral olmasa da, devam eden inşaat çalışmaları ve ülke geneline yayılmış kritik altyapı tesisleri, benzer riskleri gündemde tutmaktadır. Bu tesisler, doğal afetlerin yanı sıra terör saldırıları, savaş ve kriz anlarında da hedef haline gelebilir.
Kritik altyapılar; gizliliği, bütünlüğü veya erişilebilirliği bozulduğunda can kaybı, büyük ekonomik zararlar, kamu düzeninde bozulma veya milli güvenlik zafiyeti oluşturabilecek, genellikle elektronik bilgi sistemleriyle entegre çalışan fiziki tesisler ve ağlardır.
İkili Tehdit: Fiziksel Sabotaj ve Siber Saldırılar
Bu tesislerin elektronik sistemler üzerinden yönetilmesi, onları siber saldırılara açık hale getirirken, aynı zamanda fiziki tahribat riskini de barındırmaktadır. Saldırıların hedef alabileceği başlıca sektörler şunlardır:
- Elektrik, su ve gaz dağıtım hatları
- Haberleşme ve ulaşım ağları
- Sağlık ve finans sistemleri
- Medya kuruluşları
- Lojistik ve eğitim tesisleri
Savaş ve Terörün Yeni Cephesi: Altyapı Tesisleri
Devletler arası mücadelelerin sadece silahlı kuvvetlerle sınırlı kalmadığı, Rusya-Ukrayna Savaşı‘nda açıkça görülmüştür. Rusya’nın Ukrayna’nın ulaşım, haberleşme ve üretim tesislerini hedef almasına karşılık, Ukrayna da Rusya topraklarındaki bir petrol tesisine saldırı düzenlemiştir.
Benzer şekilde, terör örgütleri de geçmişte Türkiye’deki petrol ve doğalgaz boru hatlarına yönelik saldırılar düzenlemiştir. Bu tür altyapıların geniş bir coğrafyaya yayılmış olması, fiziki koruma önlemlerinin modern teknolojik ve askeri yeteneklerle güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin Mevcut Savunma Mekanizmaları
Türkiye’deki kritik altyapıların fiziki korunması, özel güvenlik bölgesi ilan edilen tesisler dışında genellikle genel kolluk faaliyetleriyle sınırlı kalmaktadır. Ancak siber saldırılara karşı daha ciddi adımlar atıldığı görülmektedir. Yürürlüğe konulan yasalar, yönetmelikler ve eylem planları ile milli siber güvenlik organizasyonu güçlendirilmekte ve 10 üniversitede siber güvenlik araştırma merkezleri kurulmuştur.
Gelişen Tehditler: Drone ve Kamikaze İHA’lar
Düşman devletler ve terör grupları, patlayıcılar ve füzelerin yanı sıra, günümüzde kolayca erişilebilen uçan gözler (drone-İHA) ile kritik tesislere saldırı düzenleme kapasitesine sahiptir.
ABD ve Fransa tarafından PKK/KCK terör örgütüne kamplarında uçan göz kullanma eğitimleri verildiği ve örgütün saldırılarında mini kamikaze İHA’lardan yararlandığı bilinmektedir. 26 Haziran’da Hakkari-Çukurca Pençe-Kilit operasyon bölgesinde PKK’nın drone saldırısı sonucu 10 asker yaralanmıştır.
Alınması Gereken Stratejik Önlemler
Kritik altyapılara yönelik saldırılar, hedef ülkenin muharebe gücünü zayıflatma, kamu hizmetlerini aksatma ve toplumsal kaos yaratma potansiyeli taşır. Bu nedenle, koruma stratejilerinin çok yönlü olması gerekmektedir.
1. Sınıflandırma ve Derecelendirme
İlk adım olarak, kamu ve özel sektöre ait tüm kritik tesislerin ve iletim hatlarının sınıflandırılarak kritiklik düzeylerinin belirlenmesi ve derecelendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
2. Tehdit Analizi ve Senaryo Bazlı Tatbikatlar
Her bir tesis grubu için muhtemel tehditler belirlenmeli ve tam hükümet yaklaşımıyla senaryo bazlı kriz oyunları icra edilmelidir. Sabotaj gibi fiziksel tehditlere karşı alınacak tedbirler, afet hazırlık süreçleriyle birleştirilmelidir.
3. Yasal ve Kurumsal Güçlendirme
2024-2027 Ulusal Siber Güvenlik Eylem Planı kapsamında kritik altyapıların güvenliği en üst seviyeye çıkarılmalıdır. Sektörel SOME birimlerinin insan ve teknoloji kaynakları güçlendirilmeli ve Sivil Hazırlıklar ve Eşgüdüm Kurulu’nun kolaylaştırıcı rolüyle ilgili yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.