Ümmet Siyaseti ve Yeni Anayasa Tartışmaları: Türkiye’nin Rotası Nereye Gidiyor?

Siyasi Söylemler ve Ulusal Kimlik Tartışmaları

ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın, “Osmanlı’nın millet sisteminin Türkiye için en uygun model olduğunu” belirtmesi, bir büyükelçinin yetkisini aşan saygısız bir açıklama olarak değerlendirilmelidir. Türkiye milleti, Osmanlı sistemini geride bırakarak çağdaş dünyadaki yerini almıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği “Türk, Kürt, Arap” birlikteliği ve “Ne zaman böyle bir ortaklık yaptıysak, tarihe yön verdik” ifadesi, tarihsel bir karşılığı olmayan bir iddiadır. Bu düşünce, açıkça bir ümmet anlayışını yansıtmaktadır. Türkiye’yi bugün, ümmet özlemi içinde olan, Arap kültürüne hayranlık duyan ve Atatürk ilkelerine karşı bir kadronun yönettiği görülmektedir. Erdoğan’ın bu yöndeki eğilimi bilinirken, eşi Emine Erdoğan’ın da “Bizim yönümüz Mekke’dir, Medine’dir” sözleri bu yaklaşımı pekiştirmektedir.

Ümmet Anlayışının Yansımaları

Güzel yurdumuzun milyonlarca Suriyeli sığınmacı ile dolmasının altında da bu ümmet düşüncesi yatmaktadır. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nde ümmet değil, millet vardır. Ümmet anlayışı, özgür birey yerine kulu merkezine alır. Eğer ümmet düşüncesi bir fayda sağlasaydı, bugün Arap ülkeleri kendi aralarında bir birlik kurmuş olurdu.

Tarihten Dersler: İhanetler ve Kayıplar

Tarihsel kayıtlar, Çanakkale Savaşları sırasında Arap kökenli birliklerin cepheden kaçtığını komutanların anılarıyla belgelemiştir. Birinci Dünya Savaşı esnasında Anadolu’nun evlatları Arap topraklarını emperyalizme karşı savunurken, Arapların İngilizlerle işbirliği yaptığı unutulmamalıdır. Türkülerimiz, Yemen çöllerinde sırtından hançerlenen Anadolu çocuklarının acı dolu hikayeleriyle doludur. “Ninem bir Yemen türküsü söyler/ Dedemin Yemen çöllerinde kaldığı günden beri” dizeleri, o dönemin trajedisini özetlemektedir.

Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı adlı eserinde, Yemen’e gidip dönemeyen oğlu Ahmet’i arayan bir annenin, cepheden dönenlere “Ahmet’imi gördünüz mü?” diye sorması anlatılır. Ahmet’in Yemen çöllerinde kaldığı acı gerçeği, “Biz Ahmet’ini kumarda kaybettik” yanıtıyla sembolleşir.

Kurtuluş Savaşı’mızda bir yanda düşmanla mücadele ederken, diğer yanda Koçgiri gibi iç isyanlarla uğraştık. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da emperyalizm destekli çok sayıda ayaklanma bastırılmıştır. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’na kimlerin hangi oranda katıldığı, Genelkurmay arşivlerinde net bir şekilde kayıtlıdır.

Yeni Anayasa ve Siyasi İttifakların Hedefi Ne?

“Cumhurbaşkanının bir yardımcısı Kürt, bir yardımcısı Alevi olsun” gibi öneriler, tam bir akıl tutulması olup bölücülükten başka bir anlama gelmez. Bu tür makamlara atanan kişilerin etnik kökenleri veya mezhepleri hiçbir zaman bir kriter olmamıştır.

Erdoğan’ın 12 Temmuz 2025 tarihli konuşmasında sarf ettiği iddia edilen “AKP, MHP ve DEM üçlü olarak yürümeye karar verdik” sözleri, DEM Parti tarafından yalanlanmıştır. Erdoğan’ın asıl amacının, ümmet düşüncesi etrafında bir birliktelik yaratarak MHP ve DEM Parti ile birlikte kendi başkanlığını sürdürecek, bölücü ve gerici bir anayasa hazırlamak olduğu iddia edilmektedir. Yeni bir anayasa yapmaya çalışanların ulus devlet, laiklik, tam bağımsızlık ve Atatürk gibi temel değerler konusundaki duruşları bilindiğinden, bu çabalara iyimser bakmak mümkün değildir.

Unutulan Acılar ve Siyasi Ödünler

Şu soruları sormak gerekir: Silahsız ve sivil olarak birliklerine giden 33 Anadolu çocuğunu kurşuna dizenleri, esir alınan 21 güvenlik görevlimizi bir mağarada yıllarca tuttuktan sonra şehit edenleri unutarak, eli kanlı teröristleri “barış elçisi” ilan etmek ne demektir? Yönetimde kalabilmek adına her türlü tavizin verildiği bir ortamda, CHP’li 17 belediye başkanının uydurma suçlarla hapsedilmesi ve yargı güvenliğinin yok edilmesi kabul edilemez. Binlerce insanın katili olan teröristlerin geçmişlerinin silinerek affedilmesi düşünülemez. Ancak bu günler de geçecek ve ulusumuz, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesiyle, hukuk güvenliğinin tesis edildiği aydınlık günlere yeniden kavuşacaktır.

Av. Erol Ertuğrul