Kırıkkale Üniversitesi’nde Vefasızlık Skandalı: Rektör, Beşir Atalay’ın Adını Neden Sildi?

Kırıkkale Üniversitesi’nde Vefa Tartışması: Beşir Atalay’ın Adı Kampüsten Silindi

Türkiye’nin önemli ilim ve siyaset insanlarından Beşir Atalay‘ın adının, kurucusu olduğu Kırıkkale Üniversitesi kampüsünden kaldırılması, kamuoyunda büyük bir vefasızlık tartışması başlattı. Bu kararın arkasındaki ismin ise bizzat üniversitenin Rektörü Prof. Dr. Ersan Aslan olduğu ortaya çıktı.

Bir Çile ve Mücadele Abidesi: Beşir Atalay

Beşir Atalay, Türkiye’nin zorlu dönemlerinde dimdik ayakta durmuş bir isim olarak tanınıyor. Yazarın ifadesiyle, hayatı adeta bir destan gibi olan Atalay’ın geçmişi şu zorluklarla dolu:

  • 12 Eylül döneminde zindanlarda çile çekti.
  • 28 Şubat‘ın baskıcı atmosferinde inançları nedeniyle hedef alındı, işinden ve ekmeğinden edildi.
  • Sabataycıların, solcuların ve darbeci zihniyetlerin hedef tahtasına oturtulmasına rağmen vakur duruşundan taviz vermedi.

Bilimsel kimliği ve zarafetiyle tanınan Atalay, hayatını Türkiye’nin önünü açmaya ve Anadolu gençliğinin eğitimle yükselmesine adadı. AK Parti‘nin kurucuları arasında yer alarak ülkenin aydınlık ufuklara taşınmasında önemli roller üstlendi.

Rektör Ersan Aslan ve Liyakat Eleştirileri

Peki, böylesine önemli bir ismin adını kendi kurduğu üniversiteden silen Rektör Ersan Aslan kimdir? Üniversitenin resmi sitesine göre, Aslan’ın mezuniyeti Teknik Eğitim Fakültesi. Bu durum, yazar tarafından sert bir dille eleştiriliyor ve “tornacıdan rektör” benzetmesiyle liyakat tartışmalarını alevlendiriyor.

Yazar, Aslan’ın akademik dünyada tanınmış bir isminin olmadığını, bilimsel bir eserine rastlanmadığını iddia ediyor. Şu soruları sorarak eleştirisini derinleştiriyor: “Beşir Hoca 12 Eylül’de işkence görürken bu arkadaş neredeydi? 28 Şubat’ta darbeciler Beşir Atalay’ın üstüne gazap yağdırırken, bu zat hangi koltuğun peşindeydi?”

Elitist değilim, vallahi değilim, ama İbn Haldun’un Mukaddime’sini tornacı rektörün başında olduğu Sosyoloji Bölümü’nde okutmak, çocuğa ustura verip “Al, kendini sünnet et” demekten farksız!

Akademik Saygı ve Vefa Nereye Gitti?

Rektörlüğün sadece idari bir makam olmadığı; akademik birikim, entelektüel derinlik, zarafet ve nezaket gerektirdiği vurgulanıyor. Bir bilim insanına saygının esas olması gerektiği belirtilirken, kendi üniversitesindeki profesörün önünde ceketini ilikleyen rektör örnekleri hatırlatılıyor.

Bu hareketin, rektörlük seçimleri öncesi bir halkla ilişkiler çalışması olma ihtimali üzerinde durulurken, bu hamlenin büyük bir hesap hatası olduğu ifade ediliyor. Beşir Atalay gibi son 50 yılın Türk akademisine ve Müslüman camiaya mal olmuş bir ismin adını silen bir rektörün hâlâ YÖK tarafından görevde tutulması ise sorgulanıyor.

Yazı, şu çarpıcı tespitle son buluyor: “Tornacıyı rektör yaparsan, olacağı budur. Tezgâh dağılır, memleket karışır. Hadi bakalım, şimdi git, o metrik kumpası al, bir güzel ölç, biç, utan!”