Türkiye Siyasetinde Kapalı Kapılar Ardı: Grev Yasakları ve Gizli Uzlaşmalar

İktidarın Kapalı Kapı Politikaları ve Meşruiyet Sorunu

Mevcut iktidarın, gücünü koruma çabasıyla attığı adımların sorunları daha da derinleştirdiği bir dönemden geçiyoruz. Göz göre göre yapılan ve kotarılmaya çalışılan eylemlerin sorumluluğunun paylaşıldığını düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır. Yüzleşilmesi gereken koşulların görmezden gelindiği bir ortamda, kirli olarak nitelendirilebilecek işler ve uzlaşmalar ancak kapalı kapılar ardında gerçekleştirilebiliyor.

İktidarın devamlılığını sağlayacak her türlü olasılığa sıkı sıkıya sarıldığı gözlemleniyor. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri, sendikaların henüz grev kararı almamışken kamu sözleşmeleri için cumhurbaşkanı yetkisiyle getirilen ve adına ‘erteleme’ denilen grev yasağı kararı oldu.

Grev Yasağının Hukuki Zemini

Unutulmamalıdır ki, sendikal hakların evrensel olarak tanındığı hiçbir demokratik ülkede, yönetime bu denli geniş bir yasaklama yetkisi verilmemiştir. Bu yetkinin kökeni, 12 Eylül darbesinin antidemokratik mirasına dayanmaktadır ve o dönemde bile Bakanlar Kurulu kararı gibi bir mekanizmayı gerektiriyordu. Mevcut uygulama, Gülen cemaati ortaklığıyla yapılan referandum sonrası oluşturulan ve dünyada bir benzeri olmayan tek kişilik yönetim yapısının bir ürünüdür. Bu tür uygulamaların hukuksuz olduğuna dair sayısız Yargıtay ve uluslararası hukuk kararı bulunmaktadır.

Sendikalar Üzerindeki Baskı ve ‘Zoraki’ Anlaşmalar

Kapalı kapılar ardında, “Biz yaparsak her türden kirli uzlaşma geçerli olur” anlayışının hakim olduğu görülüyor. Hukuksuz kararın hemen ardından, sendika başkanlarının alıştığımız üzere “Sehven, yani zorla” diyerek imza attıkları iddia edilen anlaşmalar gündeme geldi. Ülkedeki derin işsizlik gerçeği ve çalışanların büyük bir kısmının iktidar yanlısı kadrolardan seçilmiş olması, onların bu dayatmalara karşı ses çıkaramayacağı gerçeğini ortaya koyuyor.

Dış Politikada Yeni Hamleler ve Belirsizlikler

Hafta sonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen bir başka sürprizle daha karşılaştık. Yunanistan’ı rahatsız edeceği izlenimi yaratılan bir hamleyle, İtalya ve Mısır liderleriyle bir uzlaşma müjdesi verildi. Bu hamlenin sonucunda ne çıkacağı, somut bir kazanım getirip getirmeyeceği ise belirsizliğini koruyor. Bu durum, geçmişte seçimler öncesi gündeme getirilen petrol ve doğalgaz keşfi vaatlerini andırıyor.

Kürt Sorununda Çözüm Arayışı ve Beklentiler

Diğer yanda ise Saray’ın, Cumhurbaşkanı ve MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin aylardır gündemde tuttuğu, Öcalan üzerinden Kürt sorununu çözme girişimi var. Bu sürecin nasıl bir sonuca evrileceğini tahmin etmek güç. Ancak şimdiye kadarki gelişmeler, somut bir ilerleme kaydedilemediğini gösteriyor.

“Az gittik, uz gittik, dere tepe bir arpa boyu yol gidebildik”

Bu gerçeklik karşısında, iktidarın “Maya tutmadı, bir yenisini deneyelim” diyerek umut dağıtmak dışında bir seçeneğinin kalıp kalmadığı merak konusu. Henüz dişe dokunur bir gelişme yaşanmazken, tüm bu süreçleri bekleyip görmek gerekiyor.