Türkiye Siyasetinde Yeni Rota: İktidarın Otoriterleşme Adımları ve Tartışmalı İttifak Planları

İktidarın Siyasi Stratejisi ve Muhalefetin Konumu

Türkiye siyasetinin mevcut dinamikleri, iktidarın hedeflerine ulaşmak için izlediği stratejileri net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu stratejinin merkezinde, AKP‘nin ana rakip olarak gördüğü CHP‘yi ve potansiyel cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu‘nu siyasi arenada etkisizleştirme çabası yer alıyor. Bu amaç doğrultusunda, İmamoğlu ve CHP’li belediyelere yönelik hukuki temeli sorgulanan operasyonların yanı sıra, parti içi dinamiklere müdahale ederek mevcut yönetimi zayıflatma girişimleri dikkat çekiyor.

Ülkeyi çok yönlü bir çöküşe sürüklediği iddia edilen bu süreçte, iktidarın yönettiği sistemi ele geçirerek usulsüz diploma dağıtımı gibi faaliyetlerde bulunan yapıların devlete ortak olduğu iddiaları da gündemdeki yerini koruyor. Geçmişte bakanların dahi itiraf etmek zorunda kaldığı, vatandaşların kişisel verilerinin çalındığı veya satıldığı olaylar bu endişeleri pekiştiriyor. E-imzaların kopyalanarak işlem yapıldığı iddiaları ise, bu faaliyetlerin içeriden işbirlikçilerle mi yürütüldüğü sorusunu akıllara getiriyor.

İktidarda Kalma Uğruna Her Yol Mübah mı?

Mevcut siyasi yapının, tüm yıpranmışlığına rağmen iktidarını sürdürme arzusunda olduğu görülüyor. Kendisine meşruiyet sağlayan tek mekanizma olan sandığı ortadan kaldıramasa da, seçim sürecini manipüle etme potansiyeli taşıyor. Bu manipülasyonun ilk adımı, seçmen üzerinde siyasi baskı kurarak başlamış durumda. İktidarın, çoğunluklu Kürt seçmenin oyunu temsil eden DEM Parti‘nin desteği kadar büyük bir seçmen bloğuna ihtiyacı var.

AKP-MHP-DEM İttifakı Hayal mi, Gerçek mi?

AKP-MHP-DEM birlikteliği ile seçimleri kazanma hayali, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirildi. DEM Parti bu ittifakı reddettiğini açıklasa da, partinin İmralı’nın etkisi dışında politika üretemeyeceği yorumları yapılıyor. İmralı’nın, 2013 sürecinde olduğu gibi belirli koşullar altında Erdoğan’ın başkanlığını destekleyebileceği hatırlatılıyor.

Bu doğrultuda, günümüz koşullarına uygun bir komisyon kurulduğu belirtiliyor. İmralı ve DEM Parti’nin, AKP’nin içinde bulunduğu zayıf durumu ve Kürt oylarına olan ihtiyacını, kendi kadim taleplerini kabul ettirmek için tarihi bir fırsat olarak gördüğü ifade ediliyor. İmralı, DEM, MHP ve AKP‘nin bir ittifak içinde olduğu öne sürülüyor.

Hedefler İçin Otoriter Rejim Vurgusu

Bu siyasi planlar, ülkenin birliğini zayıflatma ve toplumu etnik ve mezhepsel temelde ayırma riski taşıyan yeni bir Türkiye vizyonuyla birlikte sunuluyor. MHP lideri Bahçeli’nin Kürt ve Alevi başkan yardımcılıklarından, Cumhurbaşkanı’nın ise Türk-Kürt-Arap ittifakından bahsetmesi, Kürt seçmene yönelik hamleler olarak yorumlanıyor. Bazı Kürt kanaat önderlerinin bu önerileri ‘tarihi bir fırsat’ olarak değerlendirmesi dikkat çekiyor.

Diğer yandan gazetecilerin ve gençlerin gözaltına alınması, ekranların sudan sebeplerle karartılması gibi uygulamalarla baskı ortamı derinleşiyor. Anayasa ve yasaların iktidar lehine yorumlandığı bu otoriter atmosferde, Meclis’te bir ‘çözüm masası’ kuruluyor. Ancak bu masanın işleyişi hakkında ne Cumhur İttifakı’ndan ne de İmralı’dan şeffaf bir bilgi akışı sağlanmıyor. İktidarın planlarını saydamlık içinde değil, otoriter bir karanlık içinde gerçekleştirmeyi hedeflediği iddia ediliyor.

CHP’yi Denklem Dışına İtme Planı

Kurulan komisyonun bir diğer hedefinin de CHP‘yi açığa düşürmek ve Kürt seçmen ile arasını açarak bugüne kadarki uzlaşı zeminini çökertmek olduğu belirtiliyor. Bu süreçte CHP’nin, iktidarın hamlelerini boşa çıkaracak planlı, amaçlı ve bilinçli bir politika izlemesi gerektiği vurgulanıyor. Partinin bu duruma ne kadar hazırlıklı olduğu ise bir soru işareti.

CHP’nin bu komisyonda şeffaflığı sağlaması ve milletin birliğini esas alan bir sonuç için mücadele etmesi bekleniyor. Olası bir referandumda milletin bölünmeyi ve rejimin değiştirilmesini kabul edip etmeyeceği sorusu, CHP için yol gösterici bir ilke olmalıdır.